Yıl 1972. Milliyet’in efsanevi genel yayın yönetmeni Abdi İpekçi’nin gazetesinde siyaset, ekonomi, dış haberler neyse, kültür sanat da o. Gazetede sanat haberleri hiç eksik olmuyor. Derken bir gün, daha fazlası gerek diye düşünüyor İpekçi. Haftada bir cuma günleri çıkacak bir sanat ekinin maketini kafasında kuruyor; kağıda ve yayın hayatına geçmesi içinse Şakir Eczacıbaşı ve Oğuz Akkan‘ı düşünüyor. Daha sonra kadroya Zeynep Oral ve Akal Atilla da ekleniyor; 29 Eylül 1972’de Milliyet Sanat’ın 16 sayfalık ilk sayısı çıkıyor.
‘Mutlu bir yazarlığım oldu’
İstanbul’da Milliyet Sanat’ın 40. yılını kutladığımız gün, Ankara’da Türk edebiyatının usta bir kalemi ödüllendirildi. 2012 yılı Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülleri’nde bu yıl edebiyat dalındaki ödülün sahibi Selim İleri oldu. Ertesi gün konuştuk; o ödül törenini ben doğum günümüzü anlattık birbirimize. “Gerek Cumhurbaşkanı ve eşi, gerek genel sekreterle eşi çok büyük bir incelikle, özenle ağırladılar. Benim için bu uzlet köşemde bir sürpriz oldu. Sanatın epey gerilere itildiği günümüzde bir yankı galiba... Bu ödülün edebiyata emek verenler adına olduğunu düşünüyorum ve öyle aldım” dedi.
Aldığı diğer ödüllerden farkını sorduğumda ise “Türkiye’nin sanat konularında epey gereksiz tartışmalara sürüklendiği bir dönemde benim için çok anlam taşıyor. Günümüzdeki ortama baktığınız vakit, sanatçının artık pek fazla sesi çıkmıyor. O sesin çok kenara itildiğini ve zaman zaman hırpalandığını düşünüyorum. O açıdan böylesi desteklerin, hele de devlet katından gelmesinin anlamı büyük” dedi.
Onun çapında bir yazar hala ödüllere sevinir miydi peki? Sevinirdi. Çünkü “Sadece satışın tek başarı sayıldığı bir ortamda bir hatırlanış”tı bu ödül ve “Ne yalan söyleyeyim alırken çok heyecanlandım,” diyordu usta yazar.
Türk edebiyatının kadri kıymeti bilinmemiş yazarlarla dolu olduğuna geldiğinde söz, kendini ayrı tuttu: “Benim mutlu bir yazarlığım oldu.”
Milliyet Sanat’ın 40. yılı için söyledikleri ise Türk basınında sanat algısı açısından önemli bir mesaj içeriyordu: “Milliyet gazetesi gibi geniş bir okur kalabalığına ulaşmış bir gazetenin bir sanat dergisini 40 yıl boyunca kollaması, bir sanat dergisine ihtiyaç duyması çok özendirici bir durum. Keşke böylesi dergiler diğer gazeteler için de gerçekleşebilse...”