Güldener Sonumut

Güldener Sonumut

ntvbenelux@gmail.com

Tüm Yazıları

Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy’nin Washington temasları Avrupa Birliği’nde (AB) çok geniş tartışmalara neden oldu. Rusya-Ukrayna savaşının başladığı tarihten bu yana ilk defa ülkesinden ayrılan Zelenskiy’nin sanki AB’yi kale almayan tavırları Brüksel’de çokça tartışıldı.

Zelenskiy’nin Washington’a kamuflaj pantolonuyla gitmesi ve Oval Ofis’teki haki ağırlıklı ‘kıyafet tarzı’ bir yana, Biden’la görüşmek üzere kendisine sunulan lojistik imkanlar ile AB’yi diplomatik açıdan ‘istiskal’ etmesi Brüksel’de hiç iyi bir şekilde karşılanmadı.

Haberin Devamı

Zelenskiy’nin Washington’a güvenli bir şekilde ulaşması Amerika Birleşik Devletleri’nin lojistiği ve AB ülkelerinin desteğiyle sağlandı. Oysa Ukrayna’ya komşu olan Polonya üzerinden ABD’ye havalanan Zelenskiy’nin önce Polonya Cumhurbaşkanı’yla görüşmemiş olması, Brüksel’e bir ziyaret gerçekleştirmeden ABD’ye havalanması çok tartışıldı. Zelenskiy AB’ye karşı züppe bir tavır mı sergiliyor? Ukrayna-Rusya savaşında ABD’ye daha fazla mı güveniyor? soruları tartışılmadı değil.

Zekice seçim

Diplomaside ‘mutlak gerçek’ ifadesine yer verilmesinden hoşlanan bir kişi değilim. Ancak Zelenskiy, gerek ülkesinin bekası gerekse kendi siyasi geleceği konusunda ABD’nin ilk sırada olduğunu biliyor ve ona göre davranıyor. Zira Zelenskiy’nin ilk yurt dışı gezisinin dünyada yankılanması için Washington’u seçmiş olması zekice. Yetmedi, Ukrayna’ya askeri mühimmat, askeri eğitim, diplomatik ve siyasi destek açısından elini cebine atan ülkelerin başında ABD geliyor.
Ayrıca Oval Ofis’te ABD Başkanı Joe Biden’la yan yana görünmek, Brüksel’de, Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula Von der Leyen ile AB Konseyi Başkanı Charles Michel’le görünmekten daha etkili. Aynı şekilde Fransa’da Elysée Saray’ında, İngiltere’de Başbakanlık konutunun bulunduğu 10 Downing Street’te ağırlanmak veya karşılanmak, AB kurumlarının bulunduğu binalarda karşılanmaktan kat kat etkili oluyor dünyada.

AB ona muhtaç

Öte yandan Zelenskiy, hem AB’nin kendisine muhtaç olduğunu hem de AB’nin Ukrayna’ya askeri açıdan verebileceği desteğin sınırına geldiğini bilmiyor değil. Zira Zelenskiy, Ukrayna’nın savaşı kaybetmesi halinde, AB’nin savaşın Avrupa topraklarına sıçrayabileceğinin bilincinde olduğunun da farkında.
New York Times’ın manşetinde yer almanın Fransız Le Monde, Alman FAZ veya Hollanda’nın önde gelen NRC Handelsblad gazetesinin hatta Financial Times’ın manşetinde yer almaktan daha faydalı olduğunu kimse inkar edemez. AB’nin dış politikada daha etkili olmasının tek sebebi nükleer bir güç olmaması veya orduya sahip olmaması değil. Dünyada, kamuoyu yaratma, kamuoyu oluşturma ve kamuoyunu yönlendirme konusunda etkisinin sınırlı olması.
Aslında AB’nin Latin Amerika, Afrika, Güney Doğu Asya ve Pasifik’te yapmış olduğu çalışmalar ve kalkınmaya harcamış olduğu imkan ve yetenekler ABD ile eşdeğer, hatta bazı bölgelerde ABD’nin kat ve kat üstünde. Ancak üye sayısı kadar kamuoyuna da sahip olan AB’nin, dış politika alanında ABD kadar dünya kamuoyunun ilgisini çekecek bir iletişim stratejisi, bir protokolü ve itibar yaratma siyasası yok. Bu yüzden de Zelenskiy de AB’yi istiskal edecek lükse sahip olmuş oluyor ve soluğu önce Brüksel’de değil Washington’da alıyor.

Haberin Devamı

Zelenskiy’nin Washington ziyareti ve AB tartışmaları

Haberin Devamı

Ukrayna lideri Zelenskiy, 21 Aralık’ta ABD Başkanı Biden ile Beyaz Saray’da bir araya gelmişti.

Zelenskiy’nin Washington ziyareti ve AB tartışmaları

ABD Enerji Bakanı Jennifer Granholm ve LLNL araştırmacıları 13 Aralık’ta Washington’da düzenledikleri basın toplantısında nükleer füzyon deneyinde ‘Net enerji kazancı’ keşfini duyurmuştu. 

ITER’in hakkını yemeyelim

Yiğidi öldür hakkını yeme derler. Biraz önce AB’nin dış politika etkinliğinin sınırlarının çerçevesini çizerken, Brüksel’i eleştirmedim değil. Ancak geçtiğimiz hafta, bilim ve özellikle enerji üretim teknolojilerinde dünya basınında çok geniş yankı uyandıran bir haber geldi Amerika’dan. ABD’li bilim insanları, ilk kez nükleer füzyonda reaksiyonu ateşlemek için kullanılan enerjiden daha fazla enerji üretebildiler. Nükleer füzyonun bir özelliği ise radyasyon üretmiyor olması.

Aslında Avrupa, 2005 yılında kısa adı ITER olan Uluslararası Termonükleer Deneysel Reaktör (International Termonuclear Experimental Reactor) çalışmalarına başladı. Önemli bir yol kat etmedi de değil. Ancak 1 birim enerji ile ancak 0.7 birim enerji üretebildi.

ABD’de açılan çığır aslında füzyon enerji üretiminde değil, verimde yaşandı. Zira 1 birim enerjiyle 1.5 birim enerji üretildi.
Avrupa ITER projesini çok uluslu bir araştırma konsorsiyumu ile gerçekleştirdi. Merkezi Fransa’nın Cadarache kentinde bulunan İTER AB ülkeleriyle Hindistan, Çin, ABD, Kanada ve Rusya gibi ülkelerle ortak geliştiriliyor. İlk çalışmayı AB, ilk verimli üretimi ise ABD sağladı. Hal böyle olunca, nükleer füzyon konusunda, AB, ABD’nin gerisinde değil. Hatta bu alandaki çalışmalarını dünyayla paylaşmaya hazır. Yani diğergam. Ancak ABD’nin her zaman olduğu üzere verim konusundaki üstünlüğü bu alanda da görünmedi değil.