Tarih 15 Nisan 1971... Gazete manşetlerinde askeri muhtıra sonrası kurulan olağan dışı hükümetin Başbakan Yardımcısı Atilla Karaosmanoğlu'dan bir söylem yer almaktaydı:
"Türkiye Ortak Pazar ülkelerini ancak 2359 yılında yakalayabilir."
Bu söylem üzerine yer yerinden oynamıştı.
Karaosmanoğlu günah keçisi gibi tekmeleniyordu.
Muhtırayı veren askere ağzını açamayanlar - bu bahaneyle - ona vuruyorlardı.
"400 yılda Avrupa'yı zor yakalar diyerek, Türkiye'yi küçük düşürdüğünü" iddia ediyorlardı. Onu "Dünya Bankası'ndan ithal bakan olarak, Türkiye'yi hiç tanımamakla" suçluyorlardı.
Dün Cumhuriyet'in yüzüncü yılında Türkiye vizyonu için düzenlenen ve her yıl tekrarlanacak toplantıya gittim.
Bugünlerin sığ sularında debelenmeyip, çeyrek yüzyıl ötesini tartışmayı ve yoğurmayı amaçlayan bir girişim bu.
Dileriz ki, 3O yıl önce Karaosmanoğlu'nu kazanda kaynatan zihniyet, bu girişimi başlatan Forum İstanbul'un da başına çorap örmez.
Orada, ayaküstü Karaosmanoğlu ile söyleştik.
"Neydi o 2359'da Avrupa'yı ancak yakalayabiliriz tartışması?"
Anlattı:
"Süleyman Demirel '2000 yılında OECD ülkeleri ortalamasını - İtalya'yı - Türkiye yakalar' demişti. 1950 - 1960 arasında nüfus artışı, ekonomik büyüme ve diğer göstergelerle hesap yaptım. 2359 yılını gösterdi."
Kıyamet bu nedenle koparılmış.
Ama Karaosmanoğlu'nun sözlerinin devamı, arada kaynamış. Oysa şöyle sürdürmüş:
"Türkiye nüfusunu kontrol altına alırsa... Tasarruf, üretim, teknoloji transferi, yabancı sermaye vs. gibi alanlarda çağdaş normları uygularsa bu tarih çok yakına çekilebilir."
AB'ye tam üyelik için hazırlık süreci Türkiye'ye işte bu disiplini ve bu motivasyonu kazandırıyor... Seçim ulufeleri dağıtamayacağı bu yol haritasını Çarıklı erkan - ı harp politikacının kabullenmesi zor.
30 yıl önce Karaosmanoğlu'nu bıktırıp istifa ettiren aynı kafa Derviş'i de kaçırtmak tezgahında.
Karaosmanoğlu, son zamanların çok sık dile getirilen "krizin neresindeyiz" sorusuna şöyle cevap verdi:
"Krizin tanımına bağlı. Eğer 'kısa dönemli ödemelerin yapılamayacağı' ve 'dış para girdilerinin donduğu'gibi ölçütlerin tanımladığı, akut krizden, söz ediliyorsa, artık geride kalmıştır. Kemal Derviş de zaten 'kriz geride kaldı' değil, 'akut kriz geride kaldı' dedi."
Yani... Gevşememek gerek.
Ekonomi hala tehlikeli alanda.
Bakınız... 2000 geldi geçti... İtalya hala çok önlerde.
Tarih tünelindeki bu yolculuk İstanbul Davos'u diye anılmaya başlanan Forum İstanbul'un öneminin altını çizmekte.
Günü kurtarmaya çalışan, ufku, 2004 seçimleriye sınırlı siyasetçilere - bazı istisnalar elbette var - karşın, Türkiye'de 2023 yılını düşünenlerin olması güzel.
29 Ekim 2023'te... "Cumhuriyet'in 100. yılında nasıl bir Türkiye"yi gündeme taşımak, her yıl tekrarlanacak bu forumlarla geleceğin Türkiyesi'ni yoğurmaya, oluşturmaya soyunmak, kutlanması gereken girişimdir.
Başlarındaki Yavuz Canevi'ye ve arkadaşlarına, bu organizasyonu başarışıyla gerçekleştiren Finansal Forum'a omuz verilmeli.
Sakıp Sabancı, "Türkiye'yi çağdaşlığa dünya adamlarımız taşıyacak. Daha fazla dünya adamımız olmalı" dedi...
Bu forumda modadan siyasete, futbola, turizme, sanayie kadar her dalda sınırların ötesinde kendilerini kanıtlamış Türkler vardı.
Almanya'da milletvekili Ozan Ceyhun'un - Almanya'nın koşullarıyla şartlanmaktan doğan söylemi bir yana - onlar ve Türkiye'nin dünyalı insanları kanatlarımızdır.
Güncel tökezlemeler, kıvılcım gibi parlayıp sönen başarılar değil, Türkiye'nin uzun soluklu rotası önemlidir. AB'yi ve çağı hedefleyen o yol haritasında Türkiye'nin geleceği için öngörülerde bulunmak mümkündür.
10. yılda olduğu gibi, 100. yılda da "çıktık açık alınla" diyebileceğiz.
Buna inanalım.