Bay 100 bin volt söndü...
Gilbert Becaud, Paris'te Sein'e bağlı yeşil beyaz penişinde (*) bizi bıraktı.
Gitti.
Sevgilinin ardından o hep yaşayacak olan şarkı "Ve şimdi"yi (Et Maintenant) söylüyoruz.
"Ve şimdi...
Ne yapacağım?
Ağlamamak için güleceğim.
Ve
Şimdi...
Boş".
>Gençliğinde solcu ve aşık olmayanın adamlığı tartışılır derler.
Paris ve Moskova'da harmanlanırdı bu söylemin hayali.
Gilbert Becaud, "kırık" sesiyle bütün bu hardal gibi lezzetleri vermiştir.
Ve şimdi... (Et Maintenant...)
Ya da "önemli olan güldür" (C'est la rose qui est importante)...
Avusturalya yerlisi aborijenlerin yüzlerce kilometre uzaktan telapatiyle konuşmaları gibi, ancak aşıkların kalp iletişimiyle algılayabildikleri "ilahilerdir."
Paris kokar.
Ve sol duygusallığını cinsel sosla fena halde azdırmış "Nathalie..."
Kremlin duvarları ardından... Bomboş Kızıl Meydan... Puşkin Kahvesi... Ve güzel Rus rehberi Nathalie...
Bir parantez daha açayım.
Bomboş meydanlar onun tutkusuydu. 1988'de sabahın 6'sında sunucu Michel Drucker'le Paris'in kalbi Etoile Meydanı'nda Champs - Elysees'ın ortasında masa kurdurmuştu. TV programı yapıyordu.
O bir çılgındı.
Gilbert Becaud'un ardından "ve şimdi ne yapacağım" diye kimler mırıldanır dostlarından?
Sözgelişi ...
İsmail Cem, Mine Kırıkkanat, Sami Kohen, Ertuğrul Özkök, Okay Gönensin, Ferhan Şensoy, Erkan Özerman, Sina Koloğlu, Ahmet San... Keşke yaşasalardı Ahmet Tamer Kışlalı ve Yavuz Gökmen...
O'nu İstanbul'da izleme şansım oldu. Sahnenin ortasına bağdaş kurmuştu.
Sağ elinde mikrofon, sol eli kulağında "müzik ibadetini" yapıyordu.
Bu Becaud'nun müzikle buda meditasyonuydu.
Milyonlara "iyileştirici" elektrik verirdi. Belki o nedenle 100 bin voltluk adamdı adı.
Boynunda puanlı kravatı vardı.
Önce gevşettiği, sonra çıkarıp attığı ama simge haline gelmiş puanlı kravatı.
50 yılı aşkın müzik yaşamı Paris tarzı müziğin rahmi Edith Piaf'la çalışarak başlamıştı.
Oradan iyi "fırlamış" bir Paris hergelesiydi.
20'si "altın plaklı" 400 şarkı.
Müziğin mabedi Olympia'da 30 kez sahne...
Yerkürede sayısız konser.
Ve nihayet "matador" oluşu...
Yani ciğerine yapışan kanserin azgın boğa gibi saldırılarına "matador gibi savaşıyorum" dediği yürekli meydan okuyuşu.
Ve bu savaşımın felsefesini yansıtan son şarkısı.
"...Rağmen.
Zamanın defilesine
Karşımdaki ölüme
Bakarak...
Sonra, hiç haykırmadan sigara fiyatını ödeyerek
Onunla yaşamak..."
Kanserinin nedeni olan sigara fiyatını, yaşamının ya da ölümün bedeli olarak metaforla yansıtmak...
B.B. "en iyi şampanya tadını Gilbert Becaud'nun ağzından aldığını" söylermiş.
Becaud'yu kaybettiğimiz gece TV belgeselinde izledim.
Becaud'ya soruyorlar:
"Doğru mu?"
Cevabı:
"Brigette Bordot'nun, ağız tadı iyi değildir demek beni aşar. Herhalde doğrudur."
Dünyanın tadı Becaud uzaklaşırken, bu yazı ona vedadır.
.............
(*)Fransa'da uluslararası taşımacılık ve balıkçılık için kullanılan uzun klasik teknelere verilen isim. Bir süredir bu tekneler ev gibi kullanılıyor. Gilbert Becaud'da 1962'de yaptığı "Aran" adlı operasının adını taşıyan bu tekneyi konut, müzik stüdyosu, akşamları sadece kendi dostlarıyla birlikte olduğu özel barı haline getirmişti. Sein Nehri kenarına demirlenmişti.