Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları

Güneri CİVAOĞLU

Önce hükümetin 100. gün açıklamasının felsefesi...
Filozof Kant, "İnsanlık tanımı iletişim tavrıdır. Bilgisini, değer yargılarını, motivasyonunu paylaşmasıdır" der.
"Bunu başaramayanların, çevreden koptuklarını, kendilerinin anlaşılamadığı sanılarına kapıldıklarını...
Kendi içlerine dönüp, dışa kapandıklarını"
belirtir.
Başbakan Yılmaz'ın, Başbakan Yardımcısı Bülent Ecevit ile birlikte dün düzenledikleri "Hükümette 100. gün" bağlamındaki basın toplantısı, önce bu açıdan önemlidir.
Yani bu hükümet, politikayı insani iletişim zemininde yapacağını gösteriyor.
Bilgilendiriyor.
Değer yargılarını ve motivasyonunu toplumla paylaşıyor.
Toplumdan kopmuyor, içe kapanmayacağının işaretlerini veriyor.
100. günde, 6. ayda... Yıl sonunda - hükümetlerin, genel seçimleri beklemeksizin - topluma hesap vermek gereğini ve saygısını duymaları, iletişimi sürdürmeleri, çağımızın politika anlayışıdır.

Oysa Refahyol, daha iktidara adımını atarken - akıl hocalarından - "İlk 6 ay medyaya kulaklarınızı, gözlerinizi kapayın. Kendi doğru bildiğinizi yapın" nasihatını almışlardı.
Bunu uyguladılar. Hatta daha da ileri giderek iletişimsizliği, kavgaya dönüştürdüler.
Şu satırların yayınlandığı gazete dahil, köklü bir geleneği olan gazete ve TV'ler, onlar için "Zaten bizden değiller. Seçmenimiz onları izlemiyor. O halde önemli değiller" sınıfındandı.
Şimdi pişmanlar...

100 gün öncesinin Türkiye'si için rakamlarla not verin, 1'den 100'e...
İsterseniz Çiller'in iskarpinlerinin, Necmettin Hoca'nın pabuçlarının içine ayaklarınızı sokup, onlar gibi düşünün.
Ve 100 gün önceki Refahyol'un bıraktığı Türkiye'ye - hadi hovardalık yapın - 100 üzerinden 100'not verin.
Ekonomi, dış politika, iç siyaset... Hayal bu ya 100 olsun.
Ama bu notun başında, yani solunda, bir güven katsayısı vardır. Ve o güven katsayısı "sıfır"dır.
Sol başında "sıfır" olan bir rakam ne olursa olsun artık, "sıfır", ya da "sıfır"ın kesridir.
İşte 100 gün önceki Türkiye'nin manzarası buydu.
Türkiye'de gazetelerin, TV'lerin, partilerin ve liderlerin tek tartışma gündemi darbe idi. Bir numaralı gündem maddesi "askeri darbe" olan demokrasilerde güven katsayısı elbette "sıfır"dır.
Solunda bu sıfır olan ekonomi, dış politika, Güneydoğu sorunu, siyasi etik hangi "değer" iddiasında olursa olsun, sıfırla çarpılıp sıfırlanmaktadır.

Kaldı ki, o boyutlar da Allahlıktı.
Batı, Refahyol nedeniyle, AB dosyasını kapatmıştı. Ekonominin bütün dikişleri atmıştı. Enflasyon yüzde 100'e doğru yönelmişti. İktidar liderleri ordusuyla kavga halindeydi. Sendikaları, medyayı, adaleti, işvereni karşısına almıştı.
İşte böyle bir manzaranın üzerinden geçen 100 gün sonrası, Başbakan Mesut Yılmaz, uzun bir konuşma yaptı.
Dinledim. Not aldım. Teypten önemli bölümleri tekrar izledim.
Vardığım temel sonuç şudur:
Hükümete güven katsayısı artık "sıfır" olmaktan kurtulmuştur.
Herhangi bir düzeyli ülkenin ciddi yönetimine güven katsayısı oluşmuştur.
Aldığı ve alacağı icraat notları "sıfır" katsayısıyla "hiçliğe" mahkum değildir.

Ayrıca...
Refahyol'un son aylarında Avrupa tarafından kapatılmış bulunun AB dosyasının bu hükümet döneminde yeniden açtırılması, ekonomiye, ciddi bir kadro ile yeniden dikiş tutturulması, enflasyonun aşağı çekilmesi, döviz rezervlerinde rekora gidilmesi, ihracatta 25 milyar doların aşılması, yıllardır - komisyon ganimeti paylaşımı nedenleriyle - bekleyen bazı önemli ihalelerin nihayet yapılması, darbe söylemlerinin bitmesi, ordunun kışlasına çekilmesi, temiz toplum ve şeffaf devlet umutlarının artırılması - elbette - önemlidir.
100 gün sorgulamasının mizanıdır.
Vergi ve adalet reformları, 4 milyar dolar özelleştirme, yüzde 50 enflasyon, AB fotoğrafına 12.tam üye adayı olarak girmek, medyaya bilgi edinme özgürlüğü veren yasa, Susurluk simge olmak üzere, şeffaf devlet, temiz toplum gibi hedefler geleceğe dönük beklentilerdir.
Şimdilik, önemli olan, topluma saygı gösterilerek 100 günün simgesel hesabının verilmesi, yani iletişimdir...
Ve kaybettiğimizi sandığımız "değerli bir güven katsayısı"sının yeniden kazanılmasıdır.
Mucize beklemiyoruz...
Mucize zaten 100 gün önce gerçekleşti. Ama patinaj da istemiyoruz.
Yılmaz, dönüşümcü, yani toplumu bir düzeyden bir başka düzeye çıkaracak lider mi...
Yoksa hata yapmadan bu düzeyde patinaj sürecek mi?..
Türkiye'nin beklentisi birincisidir.
Yılmaz da Strasbourg'a uçarken bana, siyaseti birgün bırakmak pahasına, büyük hedeflere yönelen dönüşümcü liderliği benimsediğini... Özal'ın ANAVATAN'a kazandırdığı kimliğin bu olduğunu söyledi.
Önyargısız...
Bekleyeceğiz ve göreceğiz.

Yazara EmailG.Civaoglu@milliyet.com.tr