Her yıl bu zamanlardan başlayarak, birkaç kez
"orman yangını" yazmak zorunda kalırız.
Ülkenin ciğerlerinin yanması, yüreğimizde sızıdır.
Ve...
Her defasında, satırlarımızda aynı acı gerçek yansıtılır:
"Önlemlerin alınmamış olması...Bürokrasi gevşekliği...
Yangın uçakları ve diğer teknolojilerin yetersizliği."
Gene aynı hüznü yaşıyoruz.
Bu yılın ilk orman yangını yazısını
8 Nisan 2000 Cumartesi günü şöyle yazmışım:
"Yangın helikopteri, yangın uçağı, ancak 1 Haziran'dan itibaren kiralanır gibi bir yasal uygulama var.Yani...
30 Mayıs'ta yangın çıksa, helikopter ve uçak olmayacak.
Ne kafa.
Buna ad koyamadım."
2 ay sonra
O yazının üzerinden
2 ayı aşkın süre geçti.
Bodrum'un en güzel yerlerinden
Torba'da yüzlerce hektar orman yandı.
Milliyet'in ilginç haberine göre, ne yazık ki, kiralanmış ancak bedeli ödenmemiş bir yangın söndürme uçağı,
İstanbul'daki hangarda bekliyordu.
Diğer üç yangın söndürme uçağı ise
Yunan adalarında...
Kiracı firmanın iddialarına göre, bu dört uçak devrede olsa,
"Bodrum'daki yangın 45 dakikada söndürülebilirmiş."Gazetemizin haberine göre, kira bedelinin firmaya ödenmesi için
Orman Bakanlığı tarafından
Maliye'ye yazı ile başvurulmuş.
Ancak cevaplandırılmamış.
Haberde
"konudan Maliye Bakanı Sümer Oral'ın bilgisinin olmadığı" yer alıyor.
Oral'ın haberi olsaydı, herhalde manzara farklı olabilirdi.
Ama...
Konu hangi düzeyde olursa olsun, kişilerin özenlerine ve tavırlarına endekslenmemeli.
Önemli olan kurumlaşmadır.
Sistemdir.
Orman yangınları için uçak kiralama,
Maliye Bakanlığı'nın izniyle,
Orman Bakanlığı inisiyatifine bırakılırsa, araya, başka onay, denetleme ve ödeme kademeleri de girerse, işte böyle hazin sonuçlarla karşılaşılır.
Oysa...
Doğal felaketlere karşı bir
fon oluşturulur ve bu
fona çeşitli kaynaklardan otomatik aktarma yapılırsa, önleyici teknolojik yatırımların zamanında yapılması için engellerle karşılaşılmaz.
Tabii fon göstermelik kalmamalı.
İçi boş olmamalı.
Örneğin...
Geçen yıl,
17 Ağustos depreminde,
Ulusal Deprem Fonu'nda sadece
1 milyon lira vardı.
Evet...
Sadece
1 milyon lira... (Cogito: Deprem Özel Sayısı, say. 196)Zorlu kavşak
Siyaset, bugün hükümet için zor bir kavşakta.
Tamam mı... Devam mı?..
Dün akşam saatlerine kadar olan izlenimler,
"devam" yolunu göstermekteydi.
Meclis aritmetiğine göre basit hesap şöyleydi...
DSP ve
ANAP'ın oy toplamı
223.Meclis Soruşturması Kurumu'nun siyasal etkiler altında olduğu ve bu bağlamda protesto gerekçesiyle,
DYP herhalde salona girmeyecek.
MHP'lilere gelince...
"Grup kararı alınmayarak, herkesin vicdani kanaati ile baş başa bırakılması açıklamalarıyla, kısmen ret, kısmen kabul oyu beklenmekte... MHP'nin ret oyları, FP'nin 103 ret oyuyla bir araya geldiğinde, toplamı 200'ün bile altında kalabilir."Tabii politikada
24 saat uzun süre olduğu için gene de olası sürprizleri gözardı etmemek gerek.
Öte yandan, böylesine önemli bir konuda
Meclis'teki birkaç saatlik görüşmeyle vicdani kanaata varmanın, hukuk ilkelerine aykırılığından da söz edilebilir.
Doğru olanı
Anayasa değişikliğinin yapılmasıdır.
Yani...
Yargıtay Başsavcısı ile ceza daireleri başkanlarının birlikte oluşturacakları kurulun,
Başbakan ve bakanlar için
"dokunulmazlık engeliyle karşılaşmaksızın, Yüce Divan'a sevk konusunda yetkili olmaları..."Hadise, böylece siyaset gölgesinden kurtulabilir.
Bu yapılmazsa, soruşturma önergelerinin siyasi kan davası olarak süreceğinden kaygılıyız.
Yazara E-Posta: gcivaoglu@milliyet.com.tr