Diktatörleri silkelemenin ötesinde Arap ilkbaharı bazı sınırları da değiştirecek gibi görünüyor.
Libya bunlardan ilki olmaya aday...
Doğu ve batı Libya diye ikiye ayrılma olasılığı artmakta.
Bizi asıl ilgilendiren ise kendi sınırlarımıza komşu topraklarda olası yeni çizimler.
Suriye’nin kuzeyinde sınırımıza bitişik -küçük- de olsa “Suriye Kürdistan’ı Özerk Yönetimi” gündemde.
Önce...
TAMPON BÖLGE /ÖZERK BÖLGE
VE sorular: “Beşar Esad’da bu güç var mı?
Başta kardeşi yönetimdeki babadan kalma şahinlerde mi asıl kuvvet?
Bu yüzden mi Beşar Esad -bu katliama dayanamayan eşinin İngiltere’ye gitmesine rağmen- ne reform yapabiliyor, ne çevre temizliği?..”
Ne olursa olsun Şam’daki yönetim her geçen gün sıkışmakta.
Hareket alanı daralmakta.
Türkiye -İsrail arasında bir resmi (Büyükelçi Ferudun Sinirlioğlu) diğeri yarı resmi (em. Büyükelçi Özdem Sanberk) üzerinden ilişkileri yumuşatma çabaları sürerken Şam yönetimi için “sandviçe” ara malzeme olmak görüntüsü çizilmekte.
Suriye, kuzeyinde bir “Kürt özerk bölgesini kabule” itiliyor.
Zaten Türkiye’ye sığınan Suriyelilerin çoğunluğu “Kürt kökenli” değil mi?
Suriye sınırları içinde, şiddetten kaçanlara bir “tampon bölge” konuşuluyor.
Bu bölge ileride “Suriye Kürdistan’ı özerk bölgesine” dönüşebilir.
GELECEĞİ OKUMAK
KUZEY Irak Özerk Kürt Yönetimi’nden sonra, Suriye Kürdistan’ı özerk bölgesi...
Bu durumda Türkiye’deki Kürtler için “Güneydoğu’da demokratik özerk yönetim” istekleri fotoğrafın büyük parçası olarak görülebilir.
Aynı coğrafyada 3 özerk Kürt yönetimi fotoğrafın tamamıdır.
Suriye’deki Türkiye’ye, Türkiye’deki Kuzey Irak’takine bitişik!
Aralarındaki resmi sınır sadece haritada birer çizgi ama gerçekte yok gibi...
Bundan sonrasını okumak zor değil.
3’ünün birleşmeyi hedeflediği büyük Kürdistan!..
Ama...
Türkiye bu oluşuma geçit verir mi?
Omuzlarının üstündeki başlarda orta ölçekli beyin taşıyanlardan bile bu soruya “EVET” cevabı veren çıkmaz.
O halde?
Planın ikinci aşaması “TÜRKİYE’ye iliştirilmiş/eklenmiş/mandallanmış bir Kürdistan” formülü dolaşımda.
Bir “federasyon...”
ABD, bölgeden kuvvetlerini çekerken bölgenin düzenini böyle “dizayn” etmeyi mi hedeflemiş?
Arap ülkelerine göre İsrail’le ilişkileri -nispeten- düzgün, radikal değil ılımlı/laik Müslüman bir blok.
“Suriye üzerinden İsrail’e petrol hattı da” projenin ekonomik boyutu.
George Friedman “GELECEK 100 YIL” adlı kitabında Türkiye’nin bölgede “ağbi devlet” olmak kaderine işaret eder.
Friedman’a göre Türkiye’nin hem etkinliğini hem sınırları kendi istemediği halde şartlar gerektirdiği için bölgeyi kapsayacaktır.
Güney Rusya’dan Basra Körfezi’ne kadar çok geniş bir coğrafyanın Türkiye’den sorulacağı görüşündedir.
“Türkiye istemese de bu olacaktır” diye yazar.
Böyle abartılı öngörüler ile ayaklar yerden kesilmemeli.
Ama işaretler de görmezden gelinemez.
KURULTAYI KILIÇDAROĞLU TOPLAMALI
BAYKAL’cı ve Sav’cılar seçimli olağanüstü kurultay toplantısı için düğmeye bastılar.
CHP bir kez daha karışacak.
Bu durumda Kılıçdaroğlu’nun yapması gereken “olağanüstü kurultayı kendisinin toplantıya çağırmasıdır.”
Kurultay mı istediniz buyurun işte topluyorum.
Eteğinizdeki bütün taşları dökün.
Bunu yaparsa hiç kimse kuşku duymasın ki Kılıçdaroğlu kurultaydan kendi genel başkanlığına ve parti meclisine “güvenoyu” kararı çıkartır.
İç hesaplaşmayı bitirir.
Yoluna kendi kadrosuyla devam eder.
Muhalif tezgâhları daha başında bozmuş olur.
Bu hamleyi daha önce merhum Erdal İnönü, Deniz Baykal’a karşı yapmış, istediği sonucu almıştı.
Tersini düşünün...
Ve varsayın ki Baykal’cı ve Sav’cılar küçük de olsa bir ihtimalle olağanüstü kurultayın toplanması için yeterli imzayı toplayabildiler.
Bu durumda muhalifler kurultay üyelerinin “yarısı artı 1” sayısına sahip olarak “dominant” gireceklerdir salona.
Kılıçdaroğlu, ekibi ve taraftarlarında moral mi kalır?
Diğer olasılık...
Baykal’cı ve Sav’cıların topladıkları imza sayısın yetmediğini düşünün.
Parti içi çalkantı, eleştiri uğultusu artarak sürecektir.
“Kılıçdaroğlu’nun gözü olağanüstü kurultayı yemedi” damgasını yemek de var.