Şeffaf Oda’da bu hafta 3 kadın var;
“3 çiçek...”
Kafka’nın dünya klasiği romanı “Dönüşüm”ü hatırlayın. Kahramanı bir sabah uyandığında kendinin “böceğe” dönüştüğünü görür aynada.
Ben de Kafka’ya gönderme yaparak “3 çiçeğe, 1 böcek” konseptiyle açtım programı. Konuklarım, “Ankara Yazı-Veda Mektubu” filminin başrol oyuncusu İpek Tuzcuoğlu ve Burçin Abdullah ile soprano Suadiye... 12 Eylül dönemini anlatan “Ankara Yazı-Veda Mektubu”, 6 Mayıs’ta sinemalarda... “Asmalı Konak”la daha da yakından tanınan ve çok hayranı olan İpek Tuzcuoğlu sonrasında da başarılı işlerde oldu.
İpek, bu son filminde gene “sağlam oyunculuk” çıkarmış.
Filmde, “Balgat Katliamı” diye yakın tarihimize geçen ve -suçsuz olduğu halde- idam edilen Mustafa Pehlivanoğlu’nun annesi rolünde.
Yaşlandırmak için, göz altlarını makyajla derinleştirmişler, vücudunu ise kat kat giysilerle kalınlaştırmışlar.
...................
Burçin Abdullah, filmde, “Mustafa Pehlivanoğlu’nun nişanlısını” oynuyor. Burçin oynadığı her filmde adından söz ettiriyor. “Selam”daki performansı da başarılıydı. Bu filmdeki oyunuyla da yine çok konuşulacağını söyleyebilirim. Burçin’in bir tarafı Romanya, diğer tarafı Bulgaristan Tatar’ı.
Gözleri onun çekim merkezi.
Gözleriyle oynamak oyuncunun gücüdür, bu yetenek Burçin’le örtüşüyor.
...................
Suadiye, küçük yaşlarda müziğe ilgi duymuş. Piyano ve şan dersleri almış. Ses türü soprano. Beykent Üniversitesi mezunu. “SAE Technology College’de Ses Mühendisliği” de okumuş. Aynı zamanda besteci ve şarkı sözü yazarı. Oyunculuk ve dans dersleri de almış. Ressam paleti gibi çok renkli bir sanatçı. Şeffaf Oda’da hem dans ediyor, hem şarkı söylüyor. Ses ve fizik güzelliği sanatını tamamlıyor.
SARAY’DAN TÜRKAN SAYLAN’A SEVGİYLE
BU kış en fazla gittiğim yerlerden biri de Fransız Sarayı...
Osmanlı döneminde kışlık büyükelçilik Beyoğlu’ndaydı.
Yazlık ise Tarabya’da.
Her ikisi de şimdi başkonsolosun ve büyükelçinin davetlerinde kullanılıyor.
Beyoğlu Nur-u Ziya sokakta dönümlerce bahçe içinde inci tanesi gibi bir binadır. Bu son gidişimde Fransız “Sainte Pulcherie Lisesi” balosuna açılmıştı Saray’ın kapıları. Ben de liselilerin tasarladıkları takıların jüri üyesi olarak konuktum. Urart tarafından gümüş takılar halinde gerçekleştirilen tasarımlar gerçekten hoştu. Kültürler arasındaki kesişmelere gönderme yapan “karşıtlıklar” yarışmanın konseptiydi.
.....................
Gecede ÇYDD’ye (Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği) “Anadolu’da Bir Kızım Var” bağış etkinliğinde hem bu takılar satıldı, hem de sponsor Cacharel’in “The New Vintage” adlı elbise ve smokin ile Esra-Tuba’nın Swarovski taşlarla bezenmiş gece elbisesi, çeşitli antika objeler... Türkan Saylan Hoca’ya sevgilerle... Kampanyayı desteklemek amacıyla Ceyda Düvenci ve Serkan Altunorak’la çekilen “Bağış Filmi” de gösterildi.
Gecenin bir güzel yanı da Sainte Pulcherie öğrencileri ve İstanbul’daki bazı okulların öğrencilerinden oluşan korodan dinletiydi. Bir ara beni de aralarına aldılar. Sainte Pulcherie’nin 170’inci kuruluş yıldönümü de kutlandı. Başkonsolos Muriel Domenach İstanbul’da iz bırakacak,
gerçekten sevilen bir diplomat.
.......................
Önemli not: “Anadolu’da Bir Kızım Var” bağış kampanyasına destek için “EĞİTİM” yazıp “4622”ye mesaj göndererek 10 TL bağışta bulunabilir, Türkan Hoca’yı anabilirsiniz.
SON BEKÂRDI
BİZİM Çarşamba Yemeklerinin son bekârı Melih Meriç de evlendi.
Les Ottomans’daki düğünde “güzel” Selin Canik’le birlikte nikâh defterine imzalarını attılar.Melih Meriç bizim meslekten. Sevgili Ufuk Güldemir’in döneminde Habertürk’ün Genel Müdürü’ydü. Sonrasında Ufuk tarafından kurulan “Yaban TV”yi devraldı. Geliştirdi ve bir dünya avcılık kuruluşları ve eğitimleriyle ciddi bir grup oluşturdu. Selin’e ve
Melih’e ömür boyu mutluluk diliyorum.
LEZZET SAFARİSİ...
MUTFAĞIN önünde kalın ceviz ağacından uzun “şef masası...” Etrafında biz konuklar hem şefin çalışmasını izliyoruz, hem de anlatımını dinliyoruz. Arkamızdaki restoran masalarına tabak defilesi önümüzden akarken yaptığımız şey tam bir “lezzet safarisi...” 7 tadımlık bir menü “mutluluk terapisi” gibi. Şef İsmet Saz üniversiteden sonra bir şefin geçebileceği kariyer güzergâhında önemli mesafeler almış.
İçeride ve dışarıda iyi şeflerle çalışmış. Diğer ustaların yanı sıra Türkiye’de Carlo Bernardini, Amerika’da 2 Michelin Yıldızlı Gordon Ramsay’in adlarını vereyim yeter.
Şimdi de İstanbul’da “TOİ AKARETLER”in “Chef-Owner”ı. (Sahip şef) Teras katında ahşap ceviz ağırlıklı şık bir dekorasyon.
Haftada 3 gün müzik.
17-19 arası Tapas...
19’dan itibaren klasik Fransız mutfağının Akdeniz’e dönüştüğü ve Türk damak tadına adapte edildiği imza yemekler. Her şey taze ve özenle seçilmiş. İsmet Şef kullandığı bazı özel otları küçük kaplarda yetiştiriyor. Onu makasla yeşilliklerden küçük parçalar kesip yemeklere katışını/
serpişini izlemek de bir zevk.
Önceden rezervasyon yaptırmak koşuluyla sizler de (4 kişi) bu lezzet safarisini yaşayabilirsiniz.
Dünkü yazımda Milli Mücadele sürecinde İtalya bankalarında 1-3 milyon Liret yatırıldığını yazmıştım. “İtalyan Ruleti” olarak çıkmış. “Klavyenin düzeltme
marifeti mi (!)” desem? Düzeltiyorum.