İsmail Cem’e istifa sayısının "60’ı bulduğu" söylendiğinde bir soru: İstifalar sürecek mi? Cevabı: "Öyle görünüyor" oldu."Siyaset kulislerinde yüksek sayılardan sözediliyor...
Size göre?"
Cem "Vallahi bir sorayım. Arkadaşlarda ne bilgi var" diyor.
Ona birbirinden farklı sayılar söyleniyor.
Cem beraber çalıştığı liderlerden hiç ders (!) almamış mı?
Böyle Meclis aritmetiğinin çok önemli olduğu, hele bir siyasi parti doğumunun yaşandığı duyarlı süreçlerde, liderlerin önünde çarpı, artı, eksi, çek işareti olan milletvekili listeleri vardır.
İsim isim istifalar, kalacak olanlar, şüpheliler, yeni istifa beklentileri böylece izlenir.
Liderler bu rakamsal kulisin içinde olurlar.
Cem gülerek, "Galiba biz farklı olduğumuz için böylesine ilgi görüyoruz" diyor.
Cem’e göre "Çok iyi bir rüzgâr yakalanmış. Ciddi bir çalışmayla bu desteğin sürdürülmesi ve artırılması gerekir."
İstifalara gelince... Yeni oluşumun Meclis’teki karargâhında istifaların 90’a varabileceği tahminleri yapılmakta.
Dünkü liderler zirvesinden "3 Kasım’da seçim" kararı çıktı.
"Hükümete devam mesajı" ise açıklamaya yansıtılmadı. Satır aralarında bırakıldı.
Bahçeli’nin söylemiyle "inşallah..."
Yani durum Allah’lık mı?
Ama...
Gerçekçi olalım.
537 kişilik bu Meclis’ten - kendi isteğiyle - 3 Kasım’da seçime EVET" diyecek kaç tuzu kuru ve gözü kara milletvekili çıkar?
En fazla 30.
Koalisyonun üç lideri tarafından alınan 3 Kasım’da seçim kararı bir de bu açıdan görülmeli...
Parlamentoda 275’e kadar inmiş desteği ile hükümetin bir ayağı çukurda.
İstifalar böyle sürerse "3 Kasım’da seçim kararı" Meclis aritmetiği ile bakıldığında, parti disiplini ve lider otoritesi kullanılsa da çok kolay görülmüyor.
Ama "3 Kasım’da seçim" koşulu hükümetin devamı için şimdilik durumu kurtaracak bir gerekçe, bir vitrin süslemesi olabilir.
Daha önemli olan girişim, Meclis’in süratle toplanması, AB ile uyum yasalarının eylülden önce çıkmasıdır.
Çünkü AB’nin genişleme raporu o tarihlerde yazılacak.
O nedenle 1 Eylül yerine hükümet ortağı 3 parti "DYP’nin 22 Temmuz’da Meclis’in toplanması girişimine" destek vermeliler.
AKP bu girişime desteğini açıkladı bile.
Yeni Oluşumcular, AKP ve SP de, AB’ye uyum yasalarını kayıtsız - şartsız destekleyecekleri yolunda açıklamalar yapmış bulunuyorlar.
TBMM’nin 22 Temmuz’da toplanmasına soğuk bakmayan Bahçeli, MHP dışında bu yasaların çıkmasına karşı tavır koymuyor.
Yani, netameli hükümette, MHP "ek" sorun yapmayacak.
O halde eylülden önce uyum yasaları çıkarsa, Türkiye, AB trenini yakalamak şansına yaklaşmış olabilir.
Burada DYP "illa benim önerilerim" diye dayatmamalı ve MHP dışındaki bütün partilerin katılımıyla ortak yasa önerileri hazırlanmalıdır.
Bu süreç seçim koşulundan bağımsızdır.
Rusların birbiri içinden çıkan matruşka tahta bebekleri gibi olasılıklar var.
Örneğin...
Recep Tayyip Erdoğan’ın Genel Başkanlığı ve kurucu üyeliği 21 Ekim’de bitiyor. 3 Kasım’daki bir erken seçime katılamayabilir.
O olmadan AKP oylarının aşağılara düşmesinden kuşku duyuyor. AKP’nin zaman kazanmaya ihtiyacı var.
SP de seçimde ısrarlı olmayabilir. Çünkü barajın çok altında.
Yeni Oluşumcuların ise zaten en az üç aya ihtiyaçları var. Daha geniş bir süreci tercih edebilirler.
Baraj sendromunu yaşayan ANAP’ın 3 Kasım’da seçime desteği ya kerhen, ya delikanlılıktan.
Ve "DYP’nin de bu blokta yer almakta olduğu" söylenebilir. Çünkü "MHP’nin seçimlere iktidar ortağı olarak girmesini" istemiyor.
ANAP’tan çok MHP’yi rakip görüyor.
Bu durumda... Ortak hükümetin liderleri "3 Kasım’da seçim kararı" alsalar ve "mümkünse hükümete devam" mesajını satır aralarında verseler de; onların dışındaki siyaset meteorolojisi "ufuklarının kararmakta olduğu" yolunda sinyaller yollamakta.