Bir TV programı için Antalya'daydım.
"İnsanoğlunun dünyası, yaşadığı coğrafyadır" sözünün kanıtlarıyla karşılaştım.
Antalya'da 20 yıldan bu yana ilk kez "satılık sera" levhaları asılmış.
Türkiye, 1979'da 70 sente muhtaçken, akaryakıt bile bulunamazken, kamyonlar takoza alınmıştı. Sebzeler, meyveler tarlada, bahçede çürümeye bırakılmıştı.
Türkiye'yi besleyen seralar o zaman da satışa çıkarılmıştı.
Turizmin çökmesi, gene aynı görüntüleri oluşturmuş.
Bütün pansiyonlarda Rusça, İngilizce, Almanca, Fransızca "ODAMIZ VARDIR" levhaları asılı.
Çoğu boş.
Restoranlar, deri, konfeksiyon, hediyelik eşya, kuyumcu dükkanları sinek avlıyor.
Oysa bu dükkanların kiraları mark üzerinden ve inanılmayacak kadar yüksek.
5 yıldızın böylesi
Beş yıldızlı otellerin,
Avrupa tur operatörlerine gecelik fiyatı
18 mark.
Ama hala alıcısı pek yok.
Yabancı tatil köylerinde de durum iç açıcı değil.
Türkler neredeyse çoğunlukta.
20 yıldır tanıdığım ayakkabı boyacısı, seyyar berber de işlerinin kesatlığından yakınıyorlardı.
Onlar, tatil köyünün folklorik görüntüleriydi.
Ayakkabı boyatırken... Ağaca asılı küçük ayna karşısında usturayla bir sinekkaydı tıraş hatıra fotoğrafı için vazgeçilmez iki kareydi.
Taksiler işsiz.
Turistik tur otobüsleri de öyle.
Hatta...
Domuz çiftlikleri de zorda.
Çünkü...
Tatil köylerinin açık büfelerinden artan yiyecekleri bedava alırlar, yörede kurdukları çiftliklerde domuzları "bedavadan" beslerler.
Turist olmayınca, yemek artıkları da yetersiz.
Rakamların dili
TÜRSAB (TÜRKİYE TURİZM ACENTALARI BİRLİĞİ) Başkanı Talha Çamaş'a göre turist sayısı
yüzde 70 düştü.
Son günlerde toparlanma sadece
yüzde 5 artışı gösteriyor.
Türkiye ekonomisi için bu ağır darbe, gene
Talha Çamaş'a göre otel, pansiyon, acenta, turizm taşımacılığı, yatçılık gibi doğrudan turizm sektöründe çalışanların sayısı
300 bin.
Buna, lokantaları, turizme hizmet veren dükkanları, gezginci esnafı, işportacıyı, balıkçıyı vs. katarsanız, rakam
1 milyonu buluyor.
Ailelerle birlikte
5 milyon insanımız bu sektörden geçiniyor.
Türkiye ekonomisine doğrudan ve dolaylı yıllık getirisi ise
10 milyar doların üzerinde.
Amerikalılar'ın
"cash cow" diye bir deyimleri vardır.
"Nakit ineği" diye tercüme edilebilir.
Turizm de
Türkiye'ye şakır şakır döviz akıtır.
Ona gereken özeni gösteriyor muyuz?
18 Haziran umudu
Umut
Almanya'da,
18 Haziran'da okulların tatile girecek olması.
Okul tatili ile birlikte seyahat kararı alacak olanlar turizmcilerin yeni hedef kitlesi.
Temmuz ve
ağustosu onların bir kısmıyla kurtarmak planları yapılmakta.
Önümüzdeki cuma günü
Frankfurt'ta yerli ve
Avrupalı seyahat acentaları bir toplantı yapacaklar
18 Haziran sonrasının hedef kitlesi için öngörülen kampanyayı tartışacaklar.
TÜRSAB, ayrıca bir de
Alman reklam şirketi ile anlaşmış.
Toplantıda o şirket de hazır bulunacak.
Yeni
Turizm Bakanı Erkan Mumcu, genç ve dinamik bir politikacı.
Turizmcilere
"yardım" sözü vermiş.
"Başbakan ile konuştum. Güvenoyundan sonraki ilk Bakanlar Kurulu toplantısının bir numaralı maddesi turizm" demiş.
Ama...
Eli, kolu çok serbest değil.
Düşünün ki milyarlarca dolarlık bir olanak sağlama planından ve kampanyasından söz ediyoruz... Devletin bu kampanyaya sadece
2 milyar mark katkısı olabilecek.
Bu parayla, değil ses, fısıltı etkisi bile yapamayız.
Devlet Bakanı Tunca Toskay, daha hükümet kurulmadan turizm krizine odaklanmıştı.
Öğrendiğime göre o da devrede.
Umuyoruz ki bu
3 kuruşluk opera çağrışımı yapan 2 milyar marklık tanıtım kampanyası komedisine bir çözüm bulunmasını sağlar.
Hele önümüzdeki bir ay ve sonrası daha da kritik.
İmralı'da hükmün verilmesiyle birlikte,
Türkiye'nin imajı kampanyaları çok daha ivedi, yaşamsal bir gündem maddesi oluşturacak.
Yazara E-Posta: gcivaoglu@milliyet.com.tr