Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı



Kaldırılışının yıldönümü. O gün önemli şeyler olacak. Askere de dikkat" gibi duyumlar aldığımı söylemiştim.
Dün olanlar bu duyumu hayli aşan bir tavrı gündeme taşıdı.
Hilafet'in kaldırılışı ve Tevhid - i Tedrisat Yasası'nın 80. yıldönümü bağlamında, Atatürkçü Düşünce Derneği tarafından düzenlenen toplantıya asker, en üst düzeyde - 3'ü kuvvet komutanı olmak üzere - 6 orgeneral ve kilit görevde 1 korgeneralle katıldı.
Başları, kuma sokan devekuşunu ya da "görmedim, duymadım, söylemem" görüntüleri veren üç maymunu oynamak anlamsız.
"Ilımlı İslam Devleti modeli çiziliyor. Bu modelde çağdaş Cumhuriyetin tehlikeye girdiğini görüyoruz" satırı da olan bildiriyi, komutanların ayakta alkışlamaları rahatsızlık ortaya koymakta.
Son bir ay içinde Genelkurmay Başkanlığı toplantılarının, bazı dışavurumlarının, bir vites daha yükseltildiği görülüyor.

Dört seçenek var:
1- Kulak asmamak.
2- Ortamı daha da gerecek "Asker de kim oluyor. Demokraside, asker, seçilmişlerin emrindedir. Daha ileri gidilmesi halinde yasalar işler. Bu kafayla AB'ye tam üyelik hayal. Topluma bunu anlatırız" tavrı...
3- "Asker peygamber ocağıdır, Biz asker milletiz. Elbette görüşlerini alırız. Atatürkçü Düşünce Derneği ve onun etrafında toplanan kuruluş kadar hepimiz Atatürkçüyüz" demek, ama bildiğini okumak...
Salam politikasıyla laisizmi dilim dilim doğramak.
4- Laik - demokrat Türkiye'yi içselleştirdiğini, lafla değil gerçeklerle... Vitrin süslemeleriyle değil, sahici olarak ortaya koymak.
Bildirinin altındaki giysilerin rengini, temsil ettikleri kurumları tartışmaya açmak değil, bildirinin satırları üzerinde diyalog kurmak...
......

Aklın yolu hangisi?
Bu hareketi gündeme taşıyan bir sivil kurum... - Yöneticilerini hiç tanımam - ama adını taşıdığı Atatürk'ten güç almakta. Üniversiteleri, sendikaları, askeri ile bir ortak payda oluşturuyor.
Dikkate - ciddiyetle - alınmalıdır.
"Meseleler, mesele olmadan çözülmeli" ilkesi, rehber olmalıdır.
Elbette...
Türkiye, küresel tarihin en büyük uygarlık projesi AB içinde yer almak üzere ilerlerken, içeride demokrasinin - temel ve klasik - kurallarının, tartışmalar gündemine yeniden gelmesi istenmez.
Ancak o duyarlı gündeme - çanak tutmak deyimini kullanmak istemem ama - davetiye de çıkarmamak gerekir.
Sessizlik süremezdi...
Devamının geleceği belli olan bir süreç için, sağduyu coğrafyası oluşmasını diliyoruz.

Ancak, bir şey daha...
Abartı, akla zarardır. Söylemlerin inandırıcılığını hafifletir.
Örneğin, ciddi sayılabilecek iddialar arasına, bugün, böyle bir hafiflik girdi.
ABD gezisinde Başbakan Erdoğan'ın son Osmanlı diye bilinen Osman Efendi ile konuştuğu da dile getirildi.
Osmanlı Devleti sürseydi, Osman Efendi, Sultan tahtında oturacak ve İslamın halifesi olarak dini lider sayılacaktı.
Bu görüşme, - olduysa - siyasal İslam sicili tam silinmemiş AKP'nin lideri için pek de gerekli değildi...
Ama...
Hilafetin kaldırılmasının 80. yıldönümünde, Erdoğan'ın Osman Efendi'yi ziyareti, "Hilafetin geri getirilme çabasına" ima mı?
İşte abartı bu.
Osman Efendi ile New York ve İstanbul'da iki kez konuştum. Bana açık açık tahtı ve halifeliği hayal bile etmediğini söylemişti.
Dahası atalarını tahttan deviren Atatürk için "Mustafa Kemal olmasaydı Türkiye olmazdı. Teşekkür borçluyuz" demişti.
Cumhuriyetin ilk kuruluş yıllarında Osman Efendi'nin babasına da önce Suriye, sonra Arnavutluk Krallığı önerilmiş.
Cevabı, "Uğraşım klasik müziktir, taç - taht istemem" olmuş.
Osman Efendi'nin başı açık, kısa etekli tayyör giyen, Atatürk tutkunu eşi Zeynep Hanım'ın da halife eşi olmak aklından bile geçmez.
Sonuç...
Gerçekleri ne "yok" sayalım, ne de abartalım.