İSTANBUL sürprizler şehri... Boğaz’da 326 yıllık olduğunu öğrendiğim dev çınar da bir örnek.
İki kişinin karşılıklı kucakladığında elleri birbirine değmeyen “anıt çınar” 1683 yılında Merzifonlu Kara Mustafa Paşa ölmeden onun tarafından toprağa dikilmiş.
Paşa, o yıl öleceğini elbette bilemezdi ama yaşamda belki en güzel izlerden birini bıraktı.
Çünkü çınar 326 yaşında ve hâlâ yaprakları yeşil ve canlı. Önümüzdeki yüzyılda da bütün güzelliği ve görkemiyle ayakta duracağı izlenimini veriyor.
“Kökleri artık Boğaz’ın sularına ulaşmıştır” diyorlar.
Ağacın üzerinde “25 Aralık 1683 yılında Belgrad’da şehit edilen Sadrazam Merzifonlu Kara Mustafa Paşa’nın çınarı” yazılı bir levha var.
Merzifonlu Kara Mustafa Paşa Osmanlı tarihinin dönüm noktasıdır.
II. Viyana Kuşatması’nın komutanıydı.
Ancak...
Viyana’yı alamadı.
Kara Mustafa Paşa, servet hırsı olan bir adamdı....
Viyana’yı ele geçirecekken, bunu yapmadı. Çünkü şehri vuruşarak alırsa, Osmanlı ordusu yağma yapacak, kentin bütün zenginlikleri askerin eline geçecekti.
Oysa Viyana teslim olursa tüm değerler ona sunulacaktı.
Sonrası zaten bilinen şey. Polonyalı süvariler geldiler, Osmanlı ordusu bozguna uğradı. Kuşatma kaldırıldı. Bunun üzerine padişahın emriyle dönüş yolunda Kara Mustafa Paşa’nın kellesi alındı.
Levhadaki “Belgrad’da şehit oldu” ifadesinin değişmesi gerek.
İşte tarihin derinliklerine tanık olan bu çınarın kökleridir diyebiliriz.
Osmanlı’nın duraklama döneminin kilometre taşıdır.
“Kökler” deyince bir başka konuya paragraf açalım.
En kaliteli ahşap çalışmalar ağacın gövdesinden değil köklerinden yapılır.
326 yıllık çınarın bulunduğu Boğaz kıyısında, böyle köklerle yapılmış ahşap çalışmalarına tanık oldum.
Hayır, mobilya mağazası değil, dünyanın en kaliteli otomobilleri arasında yer alan Bentley’lerin, Lamborghini’lerin de ön tabloları, kapı ve vites kolunun bulunduğu konsol, kısacası tüm ahşap yapılanmaları ağaç köklerinden...
Ceviz, gül, kiraz ağaçlarının kökleri tercih ediliyor.
Bentley ve Lamborghini’lerin teşhir edildiği böyle bir merkez herhalde dünyada yoktur.
Boğaz’ın kıyısında bir “yalı teşhir salonu...” doğaya hiç zarar vermeden ağaçları cam mantolarla sararak bir güzellik yaratmışlar.
Konukları olduğum, yarım yüzyıllık arkadaşım Rauf Tamer’in oğlu Emir Tamer’e ve bu kuruluşun Genel Müdürü Gino Bottaro’ya teşekkürler...
SANATLA SEVİŞMEKBUNCA karanlık gündem arasında İstanbul Bienal, Çetin Altan’ın söylemiyle “bir avuç gökyüzü.”
Şehit cenazeleri, ekonomik krizin psikolojik bozukluk tepkileri, siyasetçilerin kavgası, Konya’daki deprem ve nihayet son sel felaketi/daha da büyük dramları taşıyan bulutlar geliyor haberleri arasında “bir avuç gökyüzünden” düşen ışığa koştuk.
Bir akşamda üç etkinliğe gittiğim oldu. Hepsini yazmam mümkünse bile, bu köşeye sığrdıramam.
Birkaç izlenim yansıtayım.
Kasap HitlerSAKIP Sabancı Müzesi’ndeki Alman sanatcı Joseph Beuys ve öğrencilerinin sergisiyle başlayayım.
Avrupa’daki öncü sanatın en önemli isimlerinden biri.
Grafik, resim, heykel, performans ve video.
İlginç yanı, Hitler zamanında Nazi gençlik örgütü olan “Hitler gençliğine” katıldı.
Nazi Almanya’sı için II. Dünya Savaşı’nda vuruştu. Gönüllü pilot olarak Kırım üzerinde uçarken düştü. Ağır yaralıydı. Onu kurtaran göçebe Tatarlar, vücudunu önce yağ ile kaplayıp sonra keçeyle sarmışlar. Soğuktan ölmesini önlemişler.
Yani... Gençlik yıllarında sıkı bir Nazi ama sonrasında özgürlüğün, çevreciliğin, sanatın simgelerinden biri haline gelmiş. Hatta çevrecilik eksenli siyasal partinin kuruluşunda katkısı var.
Ne ilginçtir ki, Sabancı Müzesi’ndeki sergide elinde bıçağıyla “Kasap Hitler” resmini yaptığını gördüm.
Hayat böyle işte...
Akakçe kara gün için YAZININ başında da belirttim ya kapkara gündemde sanatın ışığı.
Haluk Akakçe sergisi de bunlardan biri. Video performansları, duvar resimleri, yağlıboya ve kâğıt üzerinde çalışmalar yapıyor.
Bilkent’i bitirmiş, sonrası New York ve Londra.
Bu etkinliğe Tabanlıoğlu Mimarlık, önce Less Ottomans’da bir davet düzenledi.
Sergi ise Tabanlıoğluların Tepebaşında bulunan tarihi binadaki ofis katlarında...
Mutlaka görülmeli...
Bienalden izlenimler sürecek...
Haluk Akakçe’nin ‘Coming Home’, Tek Ekranlı Video Enstelasyonu