Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları

ABD Başkonsolosu Sharon Anderholm Wiener ile bir masa sohbeti...
Altın Kitaplar’ın 50. yıldönümü bağlamında verilen yemeğin “yuvarlak masa” konuklarıyız.
Yayınevinin ilk basımını yaptığı “KAYIP SEMBOL” kitabının yazarı Dan Brown da masamızda.
Bugüne kadar yazdıkları 500 milyondan fazla satmış.
Yazarla edebiyattan konuşmanın yanı sıra zaman zaman siyasete de girdik.
Özellikle, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın son ABD gezisi, Beyaz Ev’de Başkan Obama’yla görüşmesi çerçevesinde Ankara-Washington ilişkileri üzerinde sörf yaptık.
Başkonsolos Sharon Anderholm Wiener kariyerden diplomat...
Son Irak savaşı sırasında ABD’nin Paris Büyükelçiliği’nde “üçüncü yetkili” konumundaydı.
Avrupa’nın, “Irak’ın istilasına karşı tavrını” yaşadı.
Daha önce de Türkiye’de iki kez görev yapmıştı.
Türkçesi iyi...
Hoş bir aksanla, “Konuşulanı yüzde 80 anlıyorum. Bazen yüzde 100, bazen de yüzde 15... Konuya göre değişir” diyor.

Haberin Devamı
360 derece


Konuşmalarımızdan izlenimler yansıtayım.
Ne ABD ve ne Türkiye birkaç yıl önceki gibi... İki ülkenin yönetim anlayışı ve politikaları da değişti.
Bush döneminde Washington’un bakış açısı “Kimseye ihtiyacımız yok. Biz karar verdiğimizi yaparız” idi.
Obama’nın yönetiminde bu zihniyet değişti. Obama “Tek başına değil müttefikleriyle ve dostlarıyla birlikte hareket etmek çizgisinde politika geliştiriyor.”
Bu nedenle Erdoğan ve Obama arasındaki görüşme sağlıklı bir diyalog.
Yukarıdaki satırlarım Başkonsolos’tan benim algılamalarımı yansıtmakta.
Fakat Türkiye’deki değişim için Başkonsolos’un söylemini aynen yazıyorum; “Başbakan’ın politikasını 360 derece bakıyorum diye tanımlaması doğruyu işaretliyor.”
Yani ufuk çizgisinde doğu, batı, kuzey, güney bütün yönleri kapsayan bir dairesel hareketi anlatmış oluyor.
Batıdan doğuya eksen kaydırmadığının ifadesi bu...
Yani...
“İran, Erbil ve Bağdat’ı kucaklayan Irak, Ermenistan, Suriye açılımlarından ABD’nin rahatsızlık duymadığı” söylenebilir.
Ama...
Nereye kadar?
Lego üzerinde İsrail parçasının hâlâ boş kaldığına da işaret etmeliyim.
Bir izlenim daha...
DTP’nin kapatılmasının pek de akıl kârı olmadığını söylediğimde “aman kapatılsın” havasında değildi.

DAN BROWN’DAN MÜZİK
Dan Brown’ın ilk kitabı bir yayınevi tarafından basılmış ve sadece 15 bin satmış.
Dan Brown daha sonraki kitapları için şimdi çalıştığı ajansa başvurmuş.
Ona “Senin kitaplarını basmamız için önce bir örnek kitap ver” cevabını almış.
O sadece 15 bin satan kitabını getirip vermiş.
Editörler okumuş.
Ajansa şöyle bir not göndermişler:
“Bu kitap bir harika... Bize gelseydi en çok satan kitaplar arasına girerdi.”
İşte o günden itibaren devreye giren Sanford Greenburger adlı ajans adına Heide Lange Dan Brown’ın şans meleği oluyor.
Ünlü Doubleday yayıneviyle çalışmaya başlıyorlar.
500 milyon kitap satışının kapısı böyle açılıyor.
Dan Brown şans ya da koruyucu meleği Heide Lange ile abla kardeş gibi yakın.

Mevlana’yı yazabilir
Altın Kitaplar yemeğinde ENBE grubu müzik yapıyor.
Pop, Jazz, Opera...
Heide Lange sesleniyor:
“Hey Dan, sen de böyle söyleyebilir misin?”
Dan Brown cevap vermiyor gülümsüyor.
Heide’ye soruyorum:
“Gerçekten şarkı söylüyor mu?”
Cevabı “Şarkı söyler, şarkı sözü yazar, piyano çalar, tenis ve golf oynar, yüzer... Çok şeyler yapar” oluyor.
Bir ara bu küresel yazarın sahnede piyanoya oturup şarkı söylemesi olasılığı konuşuluyor.
Ama...
Saat Dan Brown için artık geç...
Sabah 04:00’te kalkıp çalışacak.
Sanıyorum kitap yazımı değil ama yazacağı kitaplar için İstanbul notları alacak.
Örneğin...
Mevlana’yla ilgileniyor.
İstanbul’daki gizli geçitler ve Bizans kalıntıları da tam onun kalemi için...
Milyonlar satan bir Dan Brown kitabında eksenin Türkiye olması, müthiş bir tanıtım şansı.