Portaxe’ın güzelim Boğaz manzarasında Meyra, Şebnem Burcuoğlu ve Ebru Güzel’le keyifli, müzikli sohbetteyiz..
BUGÜN Anneler Günü...
Kutlu ve mutlu olsun. Şeffaf Oda’da 3 başarılı ve güzel kadını ağırlıyoruz. (3 Kadın... 3K) Meyra, Şebnem Burcuoğlu ve Ebru Güzel... Sanatçı Meyra anne, Şebnem “Kocan Kadar Konuş” (3K) kitaplarının yazarı... Ebru Güzel de taçlı akademisyen... Doktora tezi,
“kadın ve güzellik” üzerine...
........................
Şebnem Burcuoğlu’nun Kocan Kadar Konuş kitabı 160 bin sattı. Şimdi Kocan Kadar Konuş-Diriliş çok satanlarda birinci sırada. 1 ayda 70 bine ulaştı.
Kitabın filmi gişede de başarılı... 2 milyon seyirciye yaklaştı.
Şebnem’in bir diğer yeteneği de Şeffaf Oda’da keşfediliyor. Sesi ve kulağı müthiş.
Meyra ile İspanyolca ve Türkçe düeti yapıyorlar. Şebnem dansda da iddialı.
......................
Meyra’nın yeni single’ı “Karla Karışık”
keyifli. Programda
Türk Sanat Müziği de söylüyor. 10 yaşında İTÜ Türk Müziği Devlet Konservatuvarı’nda 8 sene eğitim almış. Amerika’da “New World School of TheArts”ta akademik opera eğitimiyle devam etmiş.
Taçlı akademisyen
EBRU Güzel, Türkiye’nin ilk ve
tek taçlı akademisyeni. O, soyadının anlamını yaşamına taşımış.
Bakın ne diyor:
“Başıma güzellik ve best model taçlarının, adıma doktor unvanının gelmesi yoksa soyadımdan bir motivasyon mu? ‘Güzel’ soyadıyla doğmasaydım... ‘İsminiz, kaderinizdir’ diyorlar, öyle miydi sahi?” (Bu tez kabul edilince doçent olacak.) Ebru, Okan Üniversitesi Meslek Yüksekokulu Halkla İlişkiler ve Tanıtım Bölüm Başkanı ve yardımcı doçent.
Ebru gazete yazarlığı da yapıyor.
Ağrı’ya gidip, babaannesi
Azize Güzel’in yaşam öyküsünü
kaleme alacak.
Son Marco Meydanı’nda “Vivaldi” keyfi... Ahmet Güneştekin, Ertuğrul Özkök, Murat Plevneli, Mehmet Yılmaz’la birlikteyiz...
ANNE TÜRKLER!
SAN Marco Meydanı Venedik’in simgesi.Meydanın çevresindeki kafeler keyif
vahaları...
Bir grup sanatçı, sanat eleştirmeni ve gazeteciler onlardan birindeyiz.
Arkamızdaki orkestradan “Vivaldi” dinliyoruz.
Nasıl bir “dingin” yaşam dakikalarıdır bunlar.
Kulaklarımızın pası alınıyor.
Barların her birinden ayrı ayrı diğerini bastırmak için yüksek volümlerde kafa
şişiren müzik yayını yok.
Hatta üç kafenin ortasında elinde bagetiyle üç ayrı orkestraya aynı klasikleri çaldıran smokini içinde zarif şef dikkatimizi çekiyor.
İşte incelmiş kültürle sunulan yaşamdan kesitler kalitesi.
Dünyanın en saygın sanat etkinliklerinden biri olan “Venedik Bienali” nehir gibi akan insan selini çekmiş.
Koleksiyonerler, galeri sahipleri, küratörler, müze yöneticileri, sanat yorumcuları, yüz binlerce sanat tutkunu Venedik’teydi.
Türkiye’den de sayıları hiç de az olmayan “beyaz Türkler...”
Bienalin hakkını verdiler.
Bienal sürecinde ünlü Türk sanatçıları da önemli mekânlar tutarak paralel
sergiler açıyor.
Bunlardan Ahmet Güneştekin, zaten koleksiyonerlerin, galerilerin, sanat yorumcularının en fazla ilgi gösterdikleri sanatçımız.
Bedri Baykam ve Kutlu Ataman da ayrı mekânlarda bağımsız sergilerdeler.
Ahmet Güneştekin’in sergi duvarını boydan boya kaplayan çok güzel bir yapıtı...
Venedik kentinin Hun Türklerinin İtalya’yı işgal etmeleri tehlikesine karşı denizin ortasında Venedik’i kurduklarını yazmıştım. Şimdi Türklerin bu kez sanatla geldiklerini de belirtmiştim.
Onlara Venedik’te bir ada içindeki oteli ve yanındaki tarihi kiliseyi satın alan Emir Uyar’ı da ilave etmeliyim.
Eğitimini Amerika’da tamamlayan Emir neredeyse harabe halindeki bu yapıları İtalyan akademisyenlerini görevlendirerek restore etmiş. “St. Regis” oteli olarak işletiyor.
“Anne Türkler geliyor” diye korkuyla kaçışan ve kiliselere sığınan İtalyanlar için “bir Türk işadamının kiliselerini restore etmesi, duvarlardaki tablolarını geri alması, çalınmış heykelleri bularak yerlerine koyması” tam bir sürpriz.