Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları

İLLERİNDE seçim kaybeden 6 bakanın -sözlü olarak- istifalarını sundukları yolundaki haber Başbakan Erdoğan tarafından yalanlandı.
Ama ne yalanlama...
“Böyle habercilik olur mu? 6 bakan nasıl olur da gizli bir toplantıyı size deşifre eder? Bunu deşifre ettiği anda o bakan, bakan olmaktan çıkmıştır. Bana bunu söylesinler, ben 6 bakanın 6’sını da dışarı koyarım.”
Burada bir önemli ayrıntı var.
“Hükümet dışında bırakırım” değil. “Dışarı koyarım.”
Neredeyse “kapı önüne koymak” çağrışımı yapıyor.
Üslup bir yana... Olayın özü de önemli.

Marka değeri Erdoğan
6 bakan kendi illerinde seçim kaybetti de, Erdoğan kendisini parlamentoya sokan Siirt’i AKP’ye kazandırdı mı? Ayrıca...
29 Mart seçimlerinde AKP’nin markası Recep Tayyip Erdoğan’dı.
Bütün illerde vitrine Erdoğan konulmuştu.
Misal... Antalya’da seçimi CHP alınca...
“Nasıl olur da kaybederiz anlamıyorum. Antalya’ya 28 defa gittim” diyen kendisi değil miydi?
Erdoğan’a AKP’den hiç kimse “O halde sen de istifa et” diyemez, hatta aklından bile geçiremez ama kalbinden geçirir.
“Vicdan adaleti” diye bir gerçek var.

Haberin Devamı


6 DEĞİL 25 İSTİFA
O nedenle 6 bakan istifalarını sözlü olarak Başbakan’a ilettiler mi, yoksa böyle bir şey hiç olmadı mı bilemem.
Ancak...
Böyle durumlarda hele bir başbakan, hükümette yenilik yapacağını da söylemişse, sadece 6 bakan değil, bütün bakanlar istifa mektuplarını verirler, 25 bakan “Takdir sizin” der.
Aynı şeyi AKP yönetimi de yapabilir.
Erdoğan da uygun gördüğü istifaları kabul eder, ayrılmalarında yarar görmediği arkadaşlarıyla göreve devam eder.
“Olacak şey mi?” diye düşünmesin.
Bu ülkede kaç hükümet bilirim ki, bakanlar daha göreve başlamadan tarihsiz istifa mektuplarını birer zarf içinde başbakana vermişlerdir. Böylesi şık değil.
İstifa, kişinin iradesidir. O irade boş kâğıda imza gibi kimsenin emrine verilmez.
Fakat...
Bir seçim sonrası önemli oy yitirilmişse, sorumluluk kolektiftir.
Tüm sorumluların tarihi ve gerekçesiyle istifalarını sunmaları, uygulama takdirini “1 numaraya” bırakmaları ise “ilkeli siyasettir.”

Haberin Devamı

6 bakan vakası

MAĞRURA MAĞDUR MASKESİ
29 Mart öncesi ve 29 Mart sonrası ne yazdığımız ortada...
Erdoğan’ı ve AKP’yi eleştirdik.
Hem de nasıl...
Ancak...
Şimdilerde 29 Mart öncesi AKP’ye toz kondurmayanlar bile sorgu kürsüsüne çıktılar. AKP’ye iddianame yazıyorlar.
İfrat ve tefrit uçları arasında sarkaç hareketi yanlış.
Gerçek şudur.

AKP, 29 Mart’ta 8 puan yitirdi.
Önemli bir aşınmadır.
Geleceğin halk eğilimi için projeksiyon verisidir.
Ama...
Tek başına aldığı oy, 29 Mart’ta genel seçimler yapılmış olsaydı, onu gene tek başına iktidar yapardı.
Daha düşük oylar alan partilerde küçük oy sıçramaları bile yüzde 100 büyüme gibi sonuçlar ortaya koyar ama bu “küçük sayılar” yasasının gereğidir.
Örneğin...
Yüzde 2 buçuk oy alan bir parti, bu kez oylarını yüzde 5’e yükseltmişse, yüzde 100 büyümüştür ama ülke genelinde yüzde 10 baraj çıtasının yarısına ancak yetişir boyu. AKP’ye koro halinde yüklenmek, bu partiye yeniden “mağdur” görüntüsü verir.

Orantısız eleştiri kullanımı
29Mart seçimleri sürecinde ne internet muhtırası, ne asker gölgesi, ne CHP’den başörtü dayatmaları, ne yargıdan kapatma rüzgârları vardı.
AKP ilk kez “mağdur” değil, “mağrur” havalarda seçime girdi.
Misal...
İstanbul’da Kılıçdaroğlu yaya gezerken, Mersin’de Kürşad Tüzmen lüks bir açık spor otomobilin arkasına oturttuğu adaylarla Bebek’te tur atar gibiydi.
Halka tehdit savuran, bu kez AKP’nin kodamanlarıydı.
“AKP’ye oy vermezseniz, size hizmet gelmez” söylemi, “siyasi muhtıra” değil de neydi?
Eleştiri yapabilmek bir güçtür.
“Orantısız güç” kullanmak nasıl sakıncalıysa ve “mağdur” yaratıyorsa, “orantısız eleştiriler” de böyle giderse, “mağrur” dan “mağdur” yaratabilir.