ÖZELLİKLE Başbakan Ahmet Davutoğlu Sultan Abdülhamid’e göndermeler yapıyor.
Örneğin...
“Büyük Sultan Abdülhamid’in Ortadoğu’su” gibi söylemler.
Abdülhamid’in yıldönümü bağlamında “tahttan indirilişiyle” analım. (*)
....................
MABEYN Başkâtibi (Genel Sekreteri) Ali Cevat Bey’in hatıralarından yansıtıyorum:
Tahttan indirildiği Sultan Abdülhamid’e Küçük Mabeyn olarak adlandırılan ve özel bir koridorla sarayın kadınlar dairesine bağlı olan binada bildirildi.
Hareket Ordusu, Taşkışla ve Taksim Kışlası’nı isyancılardan temizledikten sonra, Yıldız çevresinde direnişi düşünerek güvenlik tedbiri almıştı.
“Saray çevresine yerleştirilen bataryaların, eğer bir direniş olursa Saray’ı tahrip edeceği” bildirilmişti.
26 Nisan 1909 sabahı Saray Genel Sekreteri Ali Cevat Bey, Saray’ın verdiği teminatı, Hareket Ordusu Kumandanlarından Hüsnü Paşa’ya iletti.
Hüsnü Paşa da yanında Enver Bey (Milli Savunma Bakanı ve Başkomutan Vekili Enver Paşa) ve Binbaşı Ali Fethi Bey (Cumhuriyet döneminde Başbakan) olduğu halde Çit Köşkü’ne gelmiş ve daha sonra Saray kuşatılmıştı.
Sonra...
Bir heyet daha geldi.
Tümamiral Arif Hikmet Paşa, Ermeni Katolik toplumundan Aram Efendi, Millet Meclisi üyesi Dıraç milletvekili Jandarma Tuğgenerali Esad Paşa ve Selanik milletvekili Yahudi Emanuel Karasu Efendi’den kurulu bu heyet huzura girmek istediklerini söylediler.
Padişah’a bildirdim.
Emir buyurdu, huzura aldım.
Padişah birkaç günden beri oturmakta olduğu Küçük Mabeyn diye adlandırılan dairedeki salonda bulunuyordu.
Heyet ve Albay Galip Bey huzura girdiler.
Şehzade Abdürrahim Efendi ile ben ve öteki birkaç kişi de salon kapısının yanında bulunan paravanın önünde durduk.
Heyetten Dıraç milletvekili Esad Paşa birkaç adım ilerleyerek Padişah’a hitaben şunları söyledi.
“Biz Millet Meclisi tarafından geldik.
Fetvay-i şerif (eşrafın, ileri gelenlerin karar hükmü) var. Millet seni hal’etti (tahttan indirdi).
Amma hayatınız emindir.”
Bunun üzerine Sultan Hamid tam bir metanet ve ağırbaşlılıkla Esat Paşa’ya biraz daha yanaşarak şöyle buyurdular:
“Bu işi ben yapmadım.
Sebep olanları millet arasın bulsun.
Ben milletimin iyiliği için çok çalıştım. Hepsi mahvoldu.
Hepsinin üstüne sünger çekildi.
Kaderim böyleymiş.
Suçlularını varsın millet bulsun.
Yalnız bir ricam var:
O da hayatımın Çırağan Sarayı’nda korunmasıdır.
Ben orada hasta kardeşimi bunca yıl barındırdım.
Yarın bahçeden çoluk çocuğumla beraber oraya giderim.
Zaten ben yorulmuştum.
Hiçbir şey istemem ve hiçbir şeye karışmam.
Milletten bunu rica ederim.”
...................
PADİŞAH’A tahttan indirilişini bildiren heyetin yapısına bakınız.
Esat Paşa Arnavut, Arif Hikmet Paşa Gürcü, Aram Efendi Ermeni, Emanuel Karasu Efendi ise Yahudi.
İlginç değil mi?
...................
ANCAK...
Abdülhamid’in “Çırağan’da ikamet” isteği kabul edilmemiştir.
Sabaha karşı 3’te Albay Galip Bey, Hüsnü Paşa ve Binbaşı Ali Fethi Bey (Cumhuriyet döneminde Başbakan) geldiler.
Hüsnü Paşa Padişah’a nazik bir dille “rahat ve huzurunu sağlamak ve hayatlarının güvenliği için Selanik’e gitmelerini ordu adına ricaya geldiklerini” söyledi.
Padişah itiraz etti.
Hüsnü Paşa “kendileri burada kalacak olursa bir takım bozguncunun kötülük yapmasının mümkün ve muhtemel olduğunu güvenliği için Selanik’e gitmesi gerektiğini” gene nazik fakat kesin bir dille tekrarladı.
Şehzade Abdürrahim Efendi’nin ve sultanlarla öteki Saray hanımlarının bağrışmaları duyuruluyordu.
.....................
ARABACILAR ve öteki uşakların hepsi tutuklanmış olduklarından 4 arabacı asker bulundu, 4 lando (körüklü araba) hazırlandı.
Padişah en küçük şehzadeleri Abit Efendi hazretleri kucağında, Abdürrahim Efendi hazretleri yanlarında ve iki kadın Efendi karşılarında olarak landoya yerleştiler...
....................
İŞTE Osmanlı tarihinin tahtta en uzun kalan ve kimine göre “Ulu Hakan” kimine göre istibdadın “Kanlı Sultanı” olan Abdülhamid’in birkaç saat bile sürmeyen tahttan indirilişi...
Selanik’e sürgüne gönderilişi.
....................
(*) Cemal Kutay... “Son Cuma - Yıldız Sarayı’nda Sönen Kandil. Sultan Abdülhamid Han” / ABM Yayınları...