Güneri CİVAOĞLU
8 yıl kesintisiz temel eğitimi tartışmaya doyamadık.
Ama...
20 yıl kesintisiz yüksek enflasyona sesimiz çıkmıyor.
Sanki kader.
Oysa...
Dünyada artık
enflasyon sorunu neredeyse çözüldü gibi.
Başta
ABD olmak üzere, büyük devletlerde enflasyon
0.
Avrupa'da yüzde
0 - 2 arasında.
Enflasyonun yüzde
1000'lere vurduğu
Güney Amerika'da,
500'ü aştığı
Rusya ve eski komünist ülkelerde,
İsrail'de enflasyon yüzde
5'in altında.
Türkiye gibi yüzde
100 enflasyonun, dünyada artık nesli tükenmekte.
Yani...
Enflasyon, ekonominin çaresiz
AIDS'i değil.
Tıpkı, bundan yarım yüzyıl öncesinin veremi gibidir.
O zamanlar veremden
"ince hastalık... umutsuz hastalık" diye söz edilirdi.
İsviçre'nin,
Fransa'nın,
Avusturya'nın
Alp Dağları köylerinde, veremliler için temiz dağ havası sunan lüks hastaneler vardı.
Oralarda, kesik öksürükler ve kan tükürenler yaşama savaşı verirlerdi.
Sonra... Tıp sıçramalar yaptı.
Verem, tedavisi kolay hastalık haline geldi.
Dağ hastaneleri, kayak sporu merkezlerine dönüştü.
Davos, Gsadt, Saint Morits vs...
Yanlarına şale diye anılan dağ evleri, lüks oteller, diskolar, pistler açıldı. Kayak sporunun cennetleri oldular.
Dünya ekonomi forumlarında
enflasyondan da bir zamanların verem hastalığı gibi söz ediliyor.
Hala enflasyon pençesinde kalmış son bir kaç ülke,
Dünya Bankası'nda,
IMF'de artık yadırganıyor.
Bu utancı, üstümüzden atmalıyız.
Siyasi iktidarlardan
8 yıl kesintisiz eğitim kadar,
20 yıl kesintisiz enflasyonun da hesabını istemeliyiz.
8 yıl kesintisiz temel eğitim yasasının çıkmasından sonra, Meclis'in tatile girmesiyle sorunların çözüldüğünü hiç kimse sanmasın.
Asıl şimdi zorlu dönem başlıyor.
Dikkatler, diğer konulara ve bu arada öncelikle ekonomiye odaklanacak.
Sadece akaryakıta son aylarda yüzde
42 zam yapılmış.
Şimdi, yaz aylarındayız.
Sebze - meyve bol.
Yakacak, okul dertleri henüz gündemde değil.
Ama...
Havalar soğuyunca, zam yaraları da ağrımaya başlayacaktır.
Zamların yanı sıra, toplumdaki tepkileri yumuşatacak artıları olan bir vitrin çizilebilirdi.
Acı ilaç gibi topluma yutturulan zamlar, tatlandırıcı kapsüllere konulabilirdi.
Bunlar, vizyon sorunudur.
Batıdan örnekler vereyim.
Fransa'nın yeni hükümeti, bütçede
20 milyar frank (5 milyar 5 dolar) tasarruf kararı aldı.
Bu para
"67 bin gence, iş alanı açmak üzere acil projelerin finansmanına" kullanılacak.
Asıl hedef,
200 bin gence iş bulmak.
Enflasyon ise, yüzde
0 - 2 koridoru içinde tutuluyor. Yeni hükümetin puanları tırmanışta.
Clinton, yılda
2 buçuk milyon yeni iş alanı açtı.
Dört yılda,
10 milyon yeni iş.
Clinton'u ikinci kez başkan seçtiren onun ekonomideki başarısı...
Yani...
Batıda, siyasi iktidarlar ve liderler, başarı üretiyorlar.
Hava ve yakınma değil.
Türkiye'den de örnekler yansıtayım.
Turgut Özal'ın döneminde, sert zamlar ve diğer ekonomik acı ilaçlar, bir sonuç sağlamıştı.
1986'da, enflasyon yüzde
27'ye kadar düşmüştü.
Bir yıl sonrası için hedef, yüzde
10'du. Halk fedakarlıkların boşuna olmadığını görüyordu.
Özal'ın by - pass ameliyatıyla birlikte, bu hedefler rafa kaldırıldı.
Kaya Erdem'i de safdışı eden bir avuç yakın isim, ekonomi yönetimini ele geçirdiler. Enflasyonu yeniden alevlendirdiler.
Özal, zam yapardı ama... topluma nefes alacağı pencereler de açardı.
Örneğin...
Toplu konut fonu uygulamasıyla para toplarken, geniş halk kitlelerinin ev sahibi olabileceği
yaygın toplu konut inşaatlarına geçmişti.
Bankaların
tüketici kredileri vermeye başlamaları da, o vizyonun bir yeniliğiydi.
Otomobil, buzdolabı, televizyon gibi dayanıklı beyaz ve kahverengi tüketim eşyaları halk yığınları tarafından bu tüketici kredileriyle alınabilir hale geldi.
Talepteki artış, fabrikaların üretimini de pompaladı. Sanayi, yüzde
80 - 90 kapasiteyle çalışır hale geldi.
Özal "Gazetecileri atlatıp, sık sık Yeni Mahalle Pazarı'na giderim. Halkın, bana karşı tavrını, konuşmalarını değerlendiririm. Vermeden almak Allah'a mahsus. Eğer halkın cebinden birşeyler almaya uzanıyorsak, ona öbür elimizle de birşeyler verebilmeliyiz" derdi.
Yılmaz, ekonomi kurmaylarının getirdikleri formüllere ve zam önerilerine bu siyaset ilkesiyle yaklaşmalıdır.
Çünkü...
Başaramazlarsa, bu sadece onların değil, laik, demokratik, batıya dönük sistemin bütünüyle
RP tehdidi altına girmesi sonucunu verir.
Yazara EmailG.Civaoglu@milliyet.com.tr