Haluk Kırcı'nın af kapsamına alınması, ortak hükümeti çatırdatan sarsıntılar yarattı.
7 ayrı cinayetten hüküm giymiş olan
Haluk Kırcı, eğer af önerilen şekliyle geçseydi, tek cinayetten hüküm giymiş gibi olacaktı.
Zaten bir süredir hapiste yattığı için
İnfaz Yasası'ndan yararlanarak, çok geçmeden tahliye olacaktı.
DSP'liler bu hükme,
"Anayasa'ya aykırılık" gerekçesiyle karşı çıktılar.
Konu,
Adalet Komisyonu'na kadar askıda.
Kırcı'nın durumu
Haluk Kırcı, 7 x 36 yıl = 252 yıl ağır hapis cezası almış gibi görünse de, toplam cezası aslında tavan olarak
36 yıldır.
Tek bir cinayetin ağır hapis cezası gibidir.
Turgut Özal zamanında çıkarılan Terörle Mücadele Yasası bağlamındaki infaz değişikliği gereğince, hapishanedeki fiili kalış süresi, bu durumda 7 x 10 = 70 olduğu halde tavan olan 36 yıldır.
Yani...
Hiç af çıkmasa dahi, Kırcı'nın bütün hapiste kalma süresi 36 yıl olmalı.
Af tasarısında önerilen aynı konudaki cezaların tek bir cezaya indirilmesi halinde ise 36 yıl yerine 10 yıl yatacaktır.
Bunun Anayasa'ya aykırılık yönü var mı?
O, ayrı bir tartışma konusu.
Ama...
Affın tanımı böyle yapılacağına, "bütün hapis cezaları 7'şer ya da 8'er yıla indirilmiştir" türünden bir İnfaz Yasası değişikliğiyle, aynı sonuca varılabilir.
Anayasa Mahkemesi de, hukuk çiğnenmediği sürece, devletin iradesine saygılıdır.
Af gerçekleri
Ama...
Sadece
cinayetlerde bu indirim yapılır,
başka suçlarda yapılmazsa, işte o zaman
Anayasa'ya aykırılık ortaya çıkar.
Bir başka soru daha...
Tasarıda ve komisyonun oluşturduğu yeni af metninde, bazı suçlar af kapsamına alınıyor, bazıları kapsam dışı bırakılıyor.
Burada
"Anayasa'nın eşitlik ilkesi" ihlal edilmiş olmuyor mu?
Bir görüşe göre
"HAYIR."Devlet, cezalandırma siyaseti gereği, hangi fiillerin suç kapsamı dışında kalması gerektiğini saptayabilir.
Ama...
Aynı tür cezaların infazında farklılık yapamaz.
Örneğin...
Falanca tarihten önce işlenmiş cinayetler için infazla, o tarihten sonra işlenmiş cinayetler için başka süreli bir infaz öngörülürse, bu hüküm iptal edilir.
Diğer görüş ise, bu yaklaşımın
Anayasa'nın ruhundaki eşitlik ilkesiyle bağdaşmadığıdır.
Anayasa, hangi suçların affedilemeyeceğini saymıştır.
O suçların dışında kalan durumlarda eşitlik ilkesi geçerlidir.
Tasarıyı hazırlayanların kişisel tercihlerine ya da iradelerine göre insan haklarının temeli olan
eşitlik ilkesi görmezlikten gelinemez.Anayasa'nın yasalara bıraktığı geniş alanda,
"iyi suç - kötü suç" diye bir ayrım yoktur.
1974 örneği
Peki...
1974'te
Anayasa Mahkemesi, devrin
CHP - MSP ortak hükümeti tarafından çıkarılan
Af Yasası'nda yer almasına karşılık, terör suçlularını da tahliye eden bir iptal kararını nasıl almıştı?
"Anayasa'nın eşitlik ilkesi gereğince bir af genişletmesi miydi bu?"Hayır.
Meclis, af yasasının ikinci kez görüşülmesi sırasında bir şekil hatası yapmıştı.
İptal kararı, o hata nedeniyle alınmıştı.
Formül
Türkiye'de son haftaların af krizi, şu nedenlere dayanıyor...
1- Kamuoyunda böyle bir beklenti olmadığı halde affın gündeme getirilişi ve tepkiler...
2- Cin, bir kez şişeden çıktı.
Yeniden içeri sokulamaz.
Hapishanelere af umudunu verdikten sonra geri dönüş insani değildir.
Duygularla zalimcesine oynamaktır.
Siyasi açıdan da pek çok sakıncaları vardır.
3- Alelacele hazırlanan
Af Yasası, eşitsizliği yansıtıyordu.
Kamu vicdanı açısından açıklar veriyordu.
Kanun tekniği olarak yetersizdi.
Cumhurbaşkanılığı tarafından geri çevrildi.
4- Adalete gene siyaset karışıyor.
Böyle durumlarda af tanımı yerine, infazda indirim yöntemi daima çözüm formülü olmuştur.
5- On binlerce kişinin kaderinin
Haluk Kırcı ismine kilitlenmesi de talihsizliktir.
Yazara E-Posta: gcivaoglu@milliyet.com.tr