Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Kuzey İtalya'daki Ancona Cezaevi'nde 3 yıl önce, Mehmet Ali Ağca ile saatlarce Milliyet ve Kanal D için konuşmuştum.
"Abdi İpekçi'yi öldürdüğü" iddiasını sürekli reddediyordu.
Sonra...
Televizyon kameraları çekimi bitirdiğinde, artık ses kaydının yapılmadığı sanısıyla, hiç beklemediğim bir söylemde bulundu:
"Siz, katilin ben olduğumu söylüyorsunuz.
Bizi bu yola itenlerin hiç mi suçu yok?"
Bir rastlantı... Bu sözler, kameralardan birinin kaydına girmişti.
Ağca, ayrıca soruyordu:
"20 yıla yakın süredir yatıyorum. Artık cezamı çekmiş sayılmaz mıyım?
Burada daha fazla kalmam insan haklarına aykırı değil mi?"
Ancona Cezaevi'nde karşı karşıya geldiğim Ağca, yıllar önce yakalandığı zaman, TRT ekranlarında konuşan, o ölmeye ve öldürmeye adanmış uzaktan kumandalı lümpen görüntüsünde değildi.
Gardiyanla akıcı bir İtalyanca ile konuşuyordu.
Elleri ve mimikleriyle İtalyanlar'a özgü vücut dilini kullanıyordu.
Gülüşüyor, şakalaşıyorlardı.
Gardiyana sormuştum:
"Türkiye'nin en ünlü aydınını öldüren, Papa'ya kurşun sıkan bu adam size sorun oluyor mu?"
Cevabı:
"Hayır. Buranın en uyumlu mahkumlarından biri" olmuştu.

Büyükelçi Ağca

Ağca, "artık insanlık için misyonu olduğunu" söylemekteydi.
"Papa'nın zaten kendisini affettiği" iddiasındaydı.
İtalya Cumhurbaşkanı'ndan da "affını" istemişti.
Şöyle diyordu:
"Papa'nın barış büyükelçisi olmak istiyorum.
Bütün dünyayı dolaşarak, insanlığa, gençlere, terörün yanlışlığını anlatmalıyım.
İnsanların birbirini sevmesi gerektiğini, kendi yaşamımdan örneklerle ortaya koymalıyım.
Bu mesajı benim vermemin, silahlı eylemlere kalkışacak olan gençleri caydırmakta yararlı olacağına inanıyorum."
Duyduklarım, insanlık açısından kulağa hoş geliyordu.
Ama...
Abdi İpekçi gibi bir aydına kıyan o elleri görmek, içimde inanılmaz tepki dalgaları yükseltmekteydi.
"Onun gibi bir katille söyleşiyi sürdürmekte çok zorlandığım" yolundaki söylemim, röportaj sırasında televizyonda yayınlanmıştı.
Belki de...
Ağca, kendisine verilmiş olan "af" işaretini o zamandan almıştı.

Gurur duymak

Ağca, herhalde Türkiye'ye iade edilecek.
İpekçi ailesinin avukatı Turgut Kazan'ın kaygısı hiç de yanlış değil.
Belki de...
Çok kısa bir süre sonra tahliye olacak... Memleketi Malatya'ya gittiğinde, "Türkiye seninle gurur duyuyor" diye karşılanabilir.
Ancona'da konuştuğum Ağca, o zaman çok değiştiği izlenimini vermişti.
Eğer gerçekten değişmişse ve işlediği insanlık suçunun ağır vicdan sorumluluğunu bütün ağırlığıyla hissediyorsa şunu diyebilmelidir:
"Türkiye'nin en büyük aydınlarından birine kıyan katille gurur duyulmaz.
Ama...
Yanlış ve kanlı hayat çizgimi ortaya koyarak, bütün şiddet hareketlerine ve örgütlerine karşı alacağım tavırda beni destekleyin.
Belki ileride kendimi bağışlatabilirim."

Konuşmalı

Geçen yıl Abdullah Çatlı'nın eşi Meral Çatlı ile konuşmuştum.
Cinayetten bir süre sonra Mehmet Ali Ağca, Çatlılar'ın Kadıköy'deki evinde kalmış.
Eve, başında bir perukla gelmiş.
Meral Çatlı, onu gene de tanımış.
Eşine, "bu Mehmet Ali Ağca değil mi?" diye sormuş.
Abdullah Çatlı'nın cevabı "yaktılar çocuğu" olmuş.
Eğer Ağca, gerçekten arınmanın, kanlı ellerini yıkamanın uzun yolculuğuna çıkmışsa, kendisini kimlerin yaktığını... Bana söylediği gibi onu böyle bir çıkmaz ve kanlı yola kimlerin ittiğini de açıklamalıdır.


Yazara E-Posta: gcivaoglu@milliyet.com.tr