Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları

Anayasa Mahkemesi’nin kararı için notlar...

1) Açılan dava, “AKP’yi kapatma” ve “Erdoğan ile diğer bazı üst düzey partililerin mahkûmiyeti” ile sonuçlansa da bu, “siyaset yasağı” anlamına gelmeyecektir.
Olası bir mahkûmiyet kararı, “5 yıl süreyle bir partiden milletvekili seçilmeye, parti kurucusu, parti yöneticisi ve parti üyesi olmaya” yasak koyar.
Ama... Yasaklananlar, “Bağımsız olarak seçimlere girer, seçilir ve milletvekili olabilir.” Bu durumda... “AK Parti”  yerine, -sözgelişi- “PAK Parti” olarak seçime girer, gerekli oyu toplarsa iktidar olur, Erdoğan ve arkadaşları da bağımsız milletvekili seçilirler.
Başbakan ve bakan olabilirler mi?
Bu konu yeniden Anayasa Mahkemesi önüne gelebilir.
2) AKP “İlla kapatılacak” diye düşünmek yanlış.
Kapanmayabilir.
Veya Hazine yardımı kesilebilir.
Bu durumlarda, yukarıda işaret ettiğim yasaklar da söz konusu olmaz.
3) AKP kapatılsa ve Yargıtay Başsavcısı’nın adlarını ve unvanlarını verdiği kişilere “bir siyasi partiden seçilmek, parti kurmak, parti üyesi olmak” yasağı gelse bile, Cumhurbaşkanı’na hiçbir şey olmaz. Görevine devam eder.
Çünkü... Bu bir ceza yargılaması değildir.
Ceza Muhakemeleri Usul Yasası’nın yargılama sürecinde uygulanması, davayı ceza yargılaması haline getirmez.
Sadece böyle bir kararın süjesi olmak Çankaya’yı tartışma konusu yapar.
4) Elbette bir ülkede siyasi partinin, hele seçimden yeni çıkmış iktidar partisinin kapatılması ilke olarak istenecek şey değildir.
Ama... Yargıya saygılı olmak ve şu aşamada bunu bir bunalım haline getirmekten özenle kaçınmak gerekir.
Aksi halde... Sadece “yargıyı etkilemek” ve “yargıyı yıpratmak” sakıncaları değil, daha ötesinde “ülkede siyasi tansiyonu yükseltmek, ekonomide depremlere neden olmak”  riskleri de oluşur.
Büyük bir siyasi bunalım, “ayrılıkçı hareketlere cesaret verir, ekonomide sıkıntıları derinleştirir.”
İleride kapatma kararı çıkmazsa, bütün bunların faturasını gene sandıklarda AKP ödemek zorunda kalır.
5) Öyle görünüyor ki... Başbakan Erdoğan’ın söylemiyle “AKP, kuzuların sessizliğini”  oynamayacak.
“Küçük, orta ya da büyük bir anayasa değişikliği paketini” Meclis’ten geçirecek. Amaç; Anayasa Mahkemesi’nin olası bir kapatma kararının önünü kesmek...
Bir iktidarın oy çokluğuna dayanarak, sadece kendini kurtarmak için anayasa değişikliği yapması, hukuk devletinin yazılı olmayan kurallarıyla örtüşmüyor ama partinin başını giyotine uzatması da beklenemez.
Doğru olanı... Öyle “paçayı kurtarmak” ve “müşteriye göre ısmarlama anayasa maddeleri değişikliği” gibi sakıncalı yollara sapmak yerine, “bütünüyle kendi içinde tutarlı yeni bir anayasa” yapmaktır.
Öyle bir anayasa ki, özgürlükleri genişlettiği kadar, başta laiklik ilkesi olmak üzere Atatürk Cumhuriyeti’nin temel değerlerini de güvenceye alsın...
Parti kapatmayı zorlaştırdığı kadar, partilerin “ayrılıkçı” ve “dini siyaset” sapmalarını da engellesin.
Çoğunluğun “yönetebilir devlet” yararını, “azınlığın güvencesiyle” dengeleyebilsin.
Yürütmenin, yargıyı tutsak alabileceği hükümler, anayasada yer almasın.
Çoğunluk liderleri “seçilmiş krallar” psikolojisine giremesinler.
6) Dünya ekonomisinde yükselen tsunami, Türkiye’ye doğru yol alıyor.
Türkiye ekonomisinin şansı, “bankaların ABD ve Avrupa’daki bankalar gibi yatırımlarını gayrimenkul kâğıtlarına yatırmış olmamalarıdır.”
Öte yandan... Döviz hesaplarının yüzde 70’i ve devlet kâğıtlarının yüzde 40’ı yabancı sermayeye ait.
Cari açık büyük.
Yani... Tsunami vurursa hem güçlü, hem de yumuşak karnı olan bir bünye bu.
7) Başsavcının kapatma istemi, Anayasa Mahkemesi’ne ulaştığında, yabancı sermaye bunu pek de önemsemiş değildi.
Daha doğrusu ciddiyetinin farkına varmamıştı.
Ancak... Aradan geçen günlerde medyadan “görüş almak” talepleri geldikçe uyanış süreci başladı.
Bundan sonra çekilme hacminin genişlemesi olasılığına karşı hükümet, daha sakin ve daha planlı olmalı.
Hepimiz sağduyuyla bu duyarlı süreci aşmaya çalışmalıyız.