Dün 8 şehit daha... 24 saatte 12 şehit.
2 il ve 10 ilçede PKK’nın (KCK) “özerklik ilanı(!)...” Yani “devletin ve devlet bürokrasisinin, güvenlik güçlerinin, yargısının, yasalarının” tanınmadığının ilanı (!)..
Buna karşılık devletin de yörede 100’ü bulan noktada “özel güvenlik bölgesi” ilanı.
Yerleşim bölgelerinde yüzleri maskeli, ellerinde uzun namlulu otomatik silahlarla halk arasında gezinen, caddelere sokaklara hendekler açıp, kum çuvallarından barikatlar kuran, kimlik kontrolü yapan, vergi (!) salan, mahkemeler (!) kuran KCK’nın şehir yapılanması...
KCK’nın Kuzey Suriye’deki özerk kanton yönetiminden esinlenerek Türkiye’de de kanton oluşturma kalkışımı(!)..
Böyle bir ortamda geçici ve “eğreti” olduğu izlenimini veren Türkiye yeniden seçim yapacak.
Dolar ve euro kanatlanmış...
Eylül ayından itibaren turizm rezervasyonlarında iptaller.
69 yıllık çok partili demokrasi tecrübesine sahip Türkiye’de bir hükümetin kurulamayışı ve bütün bu acı ve kaygılar yaşanırken seçim hesaplarına odaklanan siyaset endişe veriyor.
.........................
Türkiye’nin çok karıştığı 1970’li yılların sonundan bir anımı yansıtmak isterim.
Politikacı gözüyle değerlendirmenin çok ibret verici örneğidir.
Terör günde 50’ye yakın can alıyordu.
Hava kararırken herkes evlerine kapanıyor, pencereye bile çıkmıyordu.
Anaların endişeyle çocuklarının okuldan sağ salim gelmeleri için dua ederek beklediği yıllardı.
Dolar gene başını almış uçuyordu.
Bugünlerde dönemin ana muhalefet partisi lideri merhum Süleyman Demirel’le gazetem için bir söyleşi yapıyordum.
“İktidardaki CHP’nin uçurumun kenarına sürüklendiğini ve düşüşünün kaçınılmaz olduğunu” söyledi.
Nedenlerini şöyle 2 açmazla dile getirdi:
1- “Bu gidişle çok yakında sıkıyönetim ilan etmek zorunda kalacak.
Bunu yaparsa gider, yapmazsa gene gider.”
2- “Doların bu yükselişi karşısında devalüasyon yapacaktır. (Dolar karşılığı TL’nin büyük oranda ve bir defada değerinin düşürülmesi)
Bunu yaparsa gider.
Çünkü...
Yükü olanca ağırlığıyla halkın sırtına biner.
Devalüasyonu yapmazsa ekonomi zaten zembereklerinden boşalmış olacağı için gene gider.
Çaresi yok.”
Demirel “Abbas yolcu” demek istiyordu ama aslında vahim olan “Türkiye’nin yolculuğuydu.”
.........................
Türkiye’yi Allah bu duruma düşürmesin.
Türkiye o ölçüde tümüyle kontrolden çıkmış, “Binmişiz bir alamete, gidiyoruz kıyamete” durumunda değil.
Fakat...
Gidiş de hayra alamet değil.
Siyaset ihtirasları, seçim kime yarar hesapları üstüne çıkıp ortak akılda buluşulmazsa “vahim açmazlarla” burun buruna gelinmesine kapı aralık.
.........................
Siyasetçi bakışından bu anıyı yansıtmamın nedeni şudur:
“Kendi deneyimlerinden faydalananlar akıllıdır. Kendilerinden önce yaşanmış başkalarının deneyiminden yararlanan -daha- akıllıdır.”