Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


AKP’de konuşmaya tam yetkili Abdullah Gül’e sordum:
"Recep Tayyip Erdoğan’ın hiç beklemeden...
Başbakan olmasını amaçlayan Anayasa’nın 76 ve 109. maddelerinde değişiklik bir parti politikası mı?"
Cevabı "Sadece arkadaşlar arasında konuşuldu. Henüz parti görüşü tam belirlenmiş değil" oldu.
Ardından izah etti:
"AKP seçimlere Recep Tayyip Bey’in liderliğinde girdi.
Halk ona ‘Başbakan Tayyip’ diye bağırdı.
Seçimlerde, AKP, Anayasa’yı değiştirecek çoğunluğu alınca ‘daha başından Recep Tayyip Bey’in başbakanlığıyla işe başlayalım’ fikri oluştu. Arkadaşlar işte bunu konuştular."
Nerede konuşuldu?
"MYK’da konuşuldu. Yani Başkanlık Divanı’nda.
Arkadaşlarımızın çoğunluğu Anayasa’nın 76 ve 109. maddelerinin aynı zamanda değişmesi ve Başbakanlık için - milletvekili olmak koşulunu kaldıran - formülü benimsediler.
Az sayıda arkadaşımız ise bu fikre katılmadılar.
Recep Tayyip Bey de tereddütlerini belirtti.
Ama bir karar alınmış değil."

Peki ya Cumhurbaşkanı Sezer’in "Hukuk siyasallaşmasın. Kişiler için farklı hukuk olmaz. Siyaset hukuka uygun olmalı" mesajı?.. "Meclis dışından başbakan atanabilir" hükmü getirilerek Anayasa’nın 109. maddesinin değiştirilmesine tavır koyuşu... Böylece R. T. Erdoğan’a daha kasım sonlarından itibaren Başbakanlık yolu açılması çabalarına kırmızı ışık yakması?
Gerilim mi yaşanıyor?
Gül "Başkanlık Divanı’nda bu konu Cumhurbaşkanı Sayın Sezer’in açıklamasından önce konuşulmuştu" cevabını verdi.
Yani bir inatlaşma ve ortamı germe süreci değil.
Ancak özen gösterilmezse AKP’nin "yumuşak geçiş" siyaseti tedirginlik coğrafyasına kayabilir.
Üstelik Sezer’e takılacak bu ısrar, haftalarca sürecek referandum kampanyalarıyla, en verimli kullanılması gereken ilk iktidar aylarının harcanmasına neden olur.
İkinci tur seçim gibi algılanacak bir referandum, toplumu iyice gererek, ekonomide erken açmış çiçeklere kırağı çaldırabilir.
Üstelik, "Bütün önemli kararları muhalefetle birlikte ve uzlaşmayla alacağız" söylemleri de var.

AKP’nin daha ilk haftalardan itibaren başta Cumhurbaşkanlığı olmak üzere bütün kurumlarla karşı karşıya geleceğini hiç sanmıyorum.
Gerçi...
Tayyip Erdoğan’a "hemen başbakan ol" çiçekleri atanlar, siyasetin doğasına yabancı değiller. Liderin hoşuna gidecek şeyleri söylemek her partide çevre geleneğidir.
Ama...
Liderleri yakanlar da genellikle onlar değil midir?
Sonuç... "Ne siyasal amaçla, ne de kişiler için hukuk üretilir."
Zaten Erdoğan da bu konuda ölçülü ve özenli görünüyor.
Fakat şu siteminde haksız sayılmaz:
"Hukuka siyaset karışmasının bir örneği var... O da Recep Tayyip Erdoğan..."
Daha önce de bu köşede yazmıştım...
Aynı hukuk Hasan Celal Güzel için başka, Recep Tayyip Erdoğan için başka uygulanmışsa... Ve bu uygulama yaşam boyu seçilme yasağı getirmişse... Bu çifte standart sadece Erdoğan’ın değil, başka parti liderlerinin de önünü kesmişse, kişi için değil, kanun önünde eşitlik için hukuk üretilir.
İdeolojik suçlarda seçilmeyi engelleyen Anayasa’nın 76. maddesi değiştirilerek ve bir formülle seçim yaptırılarak Erdoğan’ın önü açılır. Eşitlik prensibi onarılabilir. Zaten bu durumda başkaları da var.
Baykal’la anlaşarak Sezer’in de benimseyeceği, kamuoyunun yadırgamayacağı formüller konuşuluyor.
Ama sadece Erdoğan’ı başbakan seçmek için Anayasa’ya "TBMM dışından da başbakan atama" olanağı tanıyan değişiklik, sancılar verebilir. Parlamenter sistemin gövdesinde koskocaman bir delik açılır. 12 Mart askeri muhtırası döneminde bile TBMM dışından başbakan atanmamıştı.
Bu maddeyi korumak, ilerisi için AKP iktidarına bile güvencedir.