Bugün Erdoğan ve AKP'den şikâyetçi değiller. Hatta, "ondan yanalar" diyebilirim."Ermeni aydınlar" için de gözlemlerim aynı. Hrant Dink'in, bir papazın katli, bir diğer papazın bıçaklanarak yaralanması elbette çok üzücü ama "nokta eylem" olarak görülüyor ve Emniyet'teki ihmalin ötesinde fatura daha çok "ulusalcı" oluşumlara çıkarılıyor.Azınlıklar için bu iktidar, -göreceli olarak- uyumlu ve pozitif.Din adamlarıyla, cemaat liderleriyle görüşüyor. İbadet yerlerine onarım ya da eski ibadet yerlerinin yeniden yapılanması gibi isteklerinde olumlu.Bazı illerde "3 tek tanrılı dinin" ibadet yerlerini bir araya getiren yapılanmalarda imzası var.Medeniyetler arası diyalog ve dinler arası diyalog etkinliklerinde Erdoğan'ın görüntüleri de birer mesaj...Yani... Yakın geçmişin ve bugünün görüntüleri, Türkiye'de yaşayan Musevi ve Ermeni kökenli yurttaşlarda rahatsızlık yaratmıyor.Olsa olsa bir "tedirginlik" olgusundan söz edebiliriz. Şöyle ki:İslam motifi ağır basan AKP iktidarının, zaman içinde ne olacağı konusunda iki görüş var...Ya sistemle daha fazla harmanlanacak, ılımlı İslamın rengi biraz daha koyulaşsa bile endişe duyulacak bir yeşile dönüşmeyecek... Ya da... Önümüzdeki yıllarda radikale kayan bir din eksenli yaşam modeli oluşacak.Özellikle cumhurbaşkanlığı da ister Erdoğan'la, ister Erdoğan'ın işaret edeceği bir isimle bütünleşsin, artık sistemin denetim supapları devre dışı kalacak.Bugüne kadar "özerk" kalabilen kurumlar da iktidarın denetimine girecek.İşte bu ikinci olasılık, geleceğe dönük kuşkularla beslenen bir "tedirginlik" hissettiriyor.Bu çevrelerin sadece Türkiye'deki kendi kamuoylarını yansıttığı sanılmamalı.Sınırların ötesinde AB ve özellikle ABD ile iletişim bağları güçlü.Oralarda da aynı "saptamaları" ve "beklentileri" paylaşılıyor.Şu gerilim yılında bile yabancı sermayenin oluk oluk girişlerine bir de bu mercekle bakılmalı. Türkiye'deki "Musevi entelektüeller"den aldığım bir izlenim... Eski Başbakan Tansu Çiller'in başbakanlık dönemini anlatan bir kitap çalışmasını duydum.PKK ile mücadele, AB adımları, Bakü-Tiflis boru hattı, Ege'de Kardak Kayalıkları krizi, rejim dönemeçleri, basınla, duyarlı kurumlarla ilişkiler, destekler, ihanetler...Yakın tarihe ışık tutacak bir kitap olacağı kuşkusuz...Çiller'i, daha politikaya atılmadan çok önceki yıllardan tanıyorum. Belirgin özelliği, "cesur" oluşudur.PKK'yla savaşımda gözü karalığının (asıl rengi kara olmasa da) katkısı önemliydi.Başbakan olduktan sonra ilk hükümet toplantısını Hakkâri'de yapmıştı.Bu bir mesajdır. Bir Jandarma dağ taburuna ziyaret için ayağına oğlunun spor pabuçlarını giymişti.Dağa askerlerle birlikte karavana yemek için tırmanırken erkeklerden öndeydi. "Kadın başına nasıl Güneydoğu'daki birliklere gider?" söylemlerine böylece cevap vermişti.Kitabın içeriğinin de cesurca olacağını düşünüyorum. Keyif verecek. TANSU ÇİLLER'İN KİTABI Haslet Soyöz tedavisi mümkün olmayan bir "çalışma hastası..." Tüm güncel politikayı bir komedi sahnesi gibi tek karede yansıtan Soyöz, bir yandan da resim sergileri açıyor.Geçen yılki sergisinin konusu "gemiler"di. Önceki akşam da Rahmi Koç Müzesi'nde yeni sergisinin açılışı vardı.Bu kez "gemiler" ve "vapurlar"ın yanı sıra "çaparlar, uçaklar ve köprüler" de tuvale yansıtılmıştı.Vapurların bir kısmında ne anılarım vardır.Onlardan biri olan şehir hatları vapurunda lapa lapa kar yağarken, "sevdiğimi zannettiğim" genç kızla birbirimize sokulmuştuk. Kalplerimiz küt küt atıyordu.Sanki bir yaz gecesiymiş gibi geliyordu her şey.Haslet'in mevsimleri, Rahmi Koç Müzesi'nin eski tekneler, otomobiller, vapur parçaları ve kazanları dekoruyla uyum sağlamış.Bakalım gelecek yıl hangi sergi?..Haslet bu... Durmaz. gunericivaoglu@milliyet.com.tr HASLET, DURMAZ Kİ...