Zamanla göreceğiz.O halde Anavatan ve AKP paraleli iddialarına "simge lider" düzleminden bakalım.Turgut Özal Nakşiydi.İnancı tam bir Müslümandı.İbadet eder, cuma namazlarını kaçırmazdı. Vitrindeki hayatında alkollü içecek almazdı.Meyve suyu içerdi.Uluslararası ilişkilerde kadeh kaldırılması gereken ortamlarda, içinde su olan şampanya kadehi olurdu elinde.Ancak, özel yaşamında çikolata ve şekeri bol alkollü içeceklere bayıldığı söylenirdi. Danışmanlarına gecenin bir yarısı "Bir şişe Drambuis al, gel. Konuşacaklarımız var" dediğini çok dinledim. Ufak kadehlerle bu likörü yudumlarken, bol bol çikolata atıştırırmış.Cointrau adlı likörü de severmiş. Bazen de yıllanmış bir şişe konyak açtırırmış. Vefatından sonra başkalarından da aynı şeyi dinledim.Bu tutumu simgeseldi. İç dünyasında daha liberal, ama muhafazakar tabanına mesaj verirken onlarla uyumluydu.Recep Tayyip Erdoğanın bu tür ikilemleri var mı?Kimseden böyle bir duyum almadım. Ama, Recep Tayyip Erdoğanın, daha İstanbul Belediye Başkanlığına adaylığını koyduğu sırada yaptığımız televizyon söyleşisinde, şu söylemini anımsıyorum: "İçki içmem. Fakat seçim kampanyasında konuşmalarımı yapmak için Beyoğlunun kahvelerine de gidiyorum, meyhanelerine de..."Yani, karbon kağıdıyla çizilmiş gibi örtüşmüyor.Ancak, siyasal İslamda "alkol" simgeyse, ikisinde de daha liberal bakış var. Anavatan parti değilmiş. AKP parti mi? Özalın eşi de, kızı da başörtü ya da türban kullanmadılar.Oğulları başörtülü - türbanlı evlilikler yapmadılar.Recep Tayyip Erdoğanın ailesi ise "tesettür"ü benimsemiş.Ancak, Erdoğan - gördüğümüz kadarıyla şu aşamada da - başörtü ya da türbanı, Türkiye gündemine sorun olarak taşımıyor. Başörtülü çocuklarına ve gelinine yurtdışında eğitim yaptırıyor. Ailesiyle protokol zorlamalarına girmiyor, gerilim nedeni yaratmıyor. Başörtü - türban Oliver Roy Siyasal İslamın Çöküşü adlı kitabında,"Siyasal İslam tepkiyle yükselmiş ama ortaya bir model koyamamıştır" der.Yani...Alternatif ekonomik modeli yoktur. Faizsiz bankacılık vs. denemeleri fantezi olarak kalmıştır.Alternatif İslami demokrasi modeli de oluşmamıştır.O nedenle, İslam halklarının Batıya tepki dalgaları üzerinde yükselen ve o dalga boylarında politika yaparak iktidara gelen partiler, sonunda küresel ekonomi ve küresel demokrasi kültürleriyle örtüşmek zorunda olduklarını görmüşlerdir.AKP de yolculuğunun bu sürecindedir. İçki, başörtüsü ve diğer simgeleri şekilde muhafazakar kitlelere uyum mesajları olsa da, özde küresel demokrasi ve küresel ekonomi kavramlarıyla örtüşmek durumundalar.AKPnin AB için çabaları, IMF için uyumu bağlamında - ihtiyatlı olsak da - bu boyut görülmeli. Siyasal İslamın çöküşü Fransız Devrimi ile birlikte siyasetin sloganı haline gelmiş bulunan söylem şudur:"İhtilal önce kendi evlatlarını yer..."Gerçekten, her devrim yola birlikte çıkanlardan büyük bir bölümünün başını yemiştir.Başarıya böyle yürümüştür.Anavatan bir demokratik ihtilaldi. Yola beraber çıktıklarından "katı muhafazakar" diyebileceğimiz çoğunu Özal yanından uzaklaştırdı.AKP de bir ihtilaldir. Bakıyorum, bugünkü kongrede gündemde "kabuk değişimi" var. Ayak uyduramayanlar değişecek. Çaresi yok...AKP, ya kitle partisi olur, DP, AP, Anavatan yörüngesine oturur... Ya da bu yörüngeden çıkar, siyasetin uzay boşluğunda kendisini dağıtır. Marjinalleşir.Bugün kongresini yapacak olan 1999 seçimlerinin yıldızı MHPnin dikkate alındığı kadar ilgiyi ancak çeker. g.civaoglu@milliyet.com.tr İhtilalin evlatları