Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Yaşlılık...
Meslek kazası...
Hastalık...
Bütün sigortalar vardı.
Şimdi İşsizlik Sigortası da başlıyor.
Böylece...
Teorik olarak Avrupa'daki işçi sigortalarının tamamına, 1 Haziran'dan itibaren Türk işçisi de sahip olacak.
Ama...
Çalışma hayatımızdaki bu dönüm noktası sayılması gereken yeni uygulama, heyecansız, coşkusuz hatta tedirginlikle karşılanıyor.
Neden?

İşçi penceresinden

Dün konuştuğumuz TÜRK - İŞ Genel Başkanı Bayram Meral şöyle diyordu:
"Elbette olumlu bir yeniliktir. Alkışlamak isteriz.
Fakat kaygılıyız.
İşveren, bu sigortayı bahane ederek, sudan nedenlerle, çalışanın işine son verebilir."
Meral, Uluslararası Çalışma Örgütü(İLO) ile 158 sayılı sözleşme gereği, İş Güvencesi Yasası'nın da çıkarılmasını istiyor.
Avrupa'da uygulanan İş Güvencesi Yasası'na göre, işveren, keyfi olarak çalışanın işine son veremiyor.
Gerekçesini yazılı olarak bildirmek zorunda.
İşçi, böyle bir durumda çalışma mahkemelerine başvuruyor.
Eğer işverenin gerekçesi haksızsa, önce yürütmeyi durdurma, sonra da işyerine iade kararı çıkartabiliyor ve işine geri dönebiliyor.
Yani...
İşçiyi kolundan tutup atmak yok.
Bu yasa da çıkarılarak uygulanırsa, İşsizlik Sigortası'nın pratik değeri olabilecek.
Çünkü...
Kamu kesiminde zaten İşsizlik Sigortası için öngörülen süre kadar çalışmış işçi neredeyse kalmadı.
Birkaç aylık, mevsimlik işçilerle hizmete alınıyor.
Belediyeler de, işlerini taşeron şirketlere vermeye başladılar.
Onlar da, 3 - 5 ayda bir işçi değiştiriyorlar.
Özel kesime gelince...
Vasıflı işçiler, zaten işyeri tarafından özenle korunmakta.
Vasıfsız işçiler ise toplu sözleşmelerden sonra hemen işten çıkarılıyor.
Kısacası...
İşsizlik Sigortası için aranan süreler kadar, işyerinde çalışmış işçi, pratikte çok az.

İşveren gözlüğüyle

İşveren ise, hem ihbar hem kıdem tazminatı ödeme durumundayken, bir de İşsizlik Sigortası için ödeme yapmayı fazlasıyla ağır yük olarak görüyor.
"Madem işten çıkarılma halinde işçiye bir süre İşsizlik Tazminatı ödenecek, o halde Kıdem Tazminatı da emekliye ayrılırken ödenmeli.
Kıdem Tazminatı için de bir fon kurulmalı" görüşündeler.
Oysa...
Kıdem Tazminatı da ortak bir fona yüklenirse, işçinin kulağından tutup, kapının önüne konulması çok daha kolay değil mi?

Nemaya benzemesin

Bütün bunların yanı sıra başka kaygılara da işaret edelim.
İşsizlik Sigortası Fonu'na yılda 1 katrilyonun üzerinde para birikecek.
Bu para nasıl değerlendirilecek ve enflasyon tarafından yutulmayarak, ciddi artışlar sağlanacak?
1950'lerden itibaren, SSK kaynaklarının daha yenilerde zorunlu tasarruf fonlarının buharlaştığı gibi bu İşsizlik Sigortası fonları da, bütçe açıklarını kapatmak uğruna yok edilirse, yeni bir kara delik daha açılmış olur.
Sonra...
O kara deliği nasıl kapatacağız diye düşünmeye başlarız.
IMF uzmanlarından fetva alırız.
ABD'de, Avrupa'da çalışanların, böyle dev sigorta fonları, en iyi para uzmanları tarafından yönetilir.
Dünyanın en garantili Hazine bonolarına, devlet tahvillerine, en güvenli banka hisse senetlerine yatırımla, hem ekonomi canlandırmada hem de fona sürekli gelir sağlamada kullanılır.
İşsizlik Sigortası, gene de ileri bir adımdır.
Ancak aksıyor.


Yazara E-Posta: gcivaoglu@milliyet.com.tr