Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları

Ali Ağaoğlu Gülşen düeti

“Yaptım oldu” sloganı Ali Ağaoğlu ile bütünleşti. Büyük projeleri için söylediği “yaptım oldu” sloganını bu kez oğlu için söylüyor.
“Yaptım, aslan gibi oldu.”
Ali Ağaoğlu’nun oğlu genç patron Alican Ağaoğlu, Londra’daki projenin başında.
Biri 39, biri 52 katlı olmak üzere iki kule yapıyor. Residence ve otel olacak.
Gülşen Alican’a “ilk müşterisi benim” dedi.
Alican Ağaoğlu İsviçre’de liseyi bitirdikten sonra Londra’da ekonomi okumuş.
Babası ona güveniyor.
Ali Ağaoğlu, “Alican o projeyi kesin başaracak. Başarının tadını orada alacağına eminim. Ben baskın bir adamım benim yanımda olsaydı patroncuk olacaktı, orada patron oluyor” diyor.

HEDEFİM “BABAMI GEÇMEK”
Alican ise “Onu utandırmayacağımı düşünüyorum. Zaten ben bir hedef koydum. Hedefim babamı geçmek. Ama işim de bayağı zor” diye anlatıyor.
Arkadaşlığa dayalı bir baba-oğul ilişkileri var.
Şeffaf Oda’nın diğer konuğu ise başarılı sanatçı Gülşen.
Gülşen şarkı sözü yazıyor, beste yapıyor.
“Sakıncalı ” şarkısının sözleri “divane bilgeleri” çağrıştırıyor.
Tutuldum sakıncalı bir sevgiye
Zarardasın ey kalbim dön geriye
Al Tanrım aklımı
Ki zaten bende değil
Al Tanrım kalbimi
Bu aşk hakkım değil

GÜLŞEN “YAPTIM OLDU”
“Ne güzel sözlerle yaratmışın bu satırları” diyorum.
Ağaoğlu sloganıyla “yaptım oldu” cevabını veriyor.
Ve ekliyor:
“İlham geldiği an enteresan bir ruh hali oluyor nereye yazacağımı şaşırıyorum gazetenin kenarı, peçete... Telefon varsa telefona kaydediyorum.“

Haberin Devamı

Gülşen de babasına çok düşkün. Ordulu olan babası için Şeffaf Oda’da “Ordu’nun Dereleri”ni söylüyor.
Gülşen’in özellikle yandığımız yaz aylarında dillerden düşmeyen “Of Of” şarkısı da Ağaoğlu’nun Oflu oluşuyla hoş bir örtüşme...
Ali Ağaoğlu şarkıya “Of Of” diye girerek Gülşen’le düet yapıyor.

K. Atatürk dövmesi
Gülşen’in kolundaki dövmelerden biri; “K.Atatürk” imzası dikkatimi çekiyor.
Gülşen yürekten konuşuyor:
“Atatürk bizim her şeyimiz. Şu anda nefes almamızı bile ona borçlu olduğumuzu düşünüyorum...”
Ali Ağaoğlu ise “buna şapka çıkartmak lazım. Atatürk’ün kalbimizdeki yeri gerçekten çok büyük.
Babalar günü de geliyor. En büyük baba o zaten. 75 milyonun babasıdır, rehberimizdir” diyor.

Haberin Devamı

POP ART’IN PRENSİ İSTANBUL’DA...
Andy Warhol “Pop Art’ın prensi”dir. Ekoldür. Özel teknikle, afiş tadında fotoğraflarıyla çığır açmış, tarihe imzalar atmıştır.

Ali Ağaoğlu Gülşen düeti

Örneğin “Coca Cola” logosu onundur.
“Campbell” başta olmak üzere küresel pek çok ünlü ürün logosu da Andy Warhol’undur.
Ona “ünlülerin portrecisi”de denir.
Sayfada bunlardan Marilyn Monroe için yaptığını görüyorsunuz.
“Dünya meşhurları portreleri için Andy Warhol’un kapısını aşındırıyorlardı” desem yanlış olmaz.
O ise soğuk hatta haşin davranır yukarıdan bakardı.
Büyük paralar kazandı.
Andy Warhol film de yaptı.
Kısa filmleriyle “Bağımsız Film Ödülü’nü” almıştı.
İki deneysel uzun film de çekti.
Bunlardan “Empire” 8 saat sürüyordu.
O zaman dünyanın en yüksek binası olan Empire State Building’in karşısına bir sabit kamera koymuş, 8 saat boyunca çekim yapmıştı.
Diğer uzun metrajlı filmi “Sleep” de böyle bir sabit kamera çekimiydi.
Uyumakta olan birinin 6 saatlik uykusunu görüntülemişti.
Andy Warhol’un ölümünden sonra adına bir vakıf kuruldu.
İşte bu vakıfla anlaşarak Galerist’in üç mekânında birden Andy Warhol yapıtları sergileniyor; Beyoğlu Mısır Apartmanı’nda, Gümüşsuyu Tabanlıoğlu ofisteki mekânında ve Akaretler’de...
Galerist’in kurucusu Murat Plevneli hisselerinin üçte ikisini Tabanlıoğlu Mimarlığın ortağı mimar Melkan Tabanlıoğlu ve Taha Tatlıcı devraldı.
Güçlü bir ortaklık oluştu.
Amaçları Türkiye’de sanat çıtasının yükselmesine omuz vermek...
Ortakların ilk sergisi Hüseyin Çağlayan’ın yapıtlarıyla buluşmuştu.
Şimdi de Andy Warhol’un yapıtlarını sergiliyor Galerist...
Bir ay boyunca açık.

Ali Ağaoğlu Gülşen düeti

BOĞAZ’DAKİ PORTOFİNO
Portofino’yla ilk tanışmam şarkısıyladır.
Fonda kıyıya okşarcasına ulaşan dalgaların sesi.
Mandolin eşliğinde şarkının yüreğe tatlı titreşimleri..
“I found my love in Portofino..”
Parlament mavisi yıldızlı gökte altın ışıklarıyla ay...
Denizde ışıldayan yakamozlar...
Alır götürür bir yerlere.
Portofino’ya gittiğimde -gençlik ağzıyla- “deja vu” olmuştum. O güzelim şarkının etkisiydi bu.
Denizden gelmiştik.
Açıkta demir atmış kuğu gibi büyük teknelerin arasından geçerek vardık Portofino koyuna.
Küçücüktü... Bir ucundan diğerine olsun olsun 300-400 adım. Sol tarafta balıkçı kayıkları... Kırmızılar, sarılar, çim yeşili olanlar...
Bordalarına tek sıra kalın yepyeni halatlar sarılmıştı.
Koyun sağ tarafı kıçtankara bağlanmış 15-20 metrelik -nispeten- daha küçük yatlar...
Her birinde grup partileri... Henüz yemek saati gelmediği için ellerde flüt şampanya kadehleri. Güneş yanığı tenlerinden sağlık fışkıran güzel insanlar...
Sonra harika bir restorana gittik. Deniz mahsullü spagetti, yavru ıstakozlar, özel soğutulmuş buğulu kadehlerde serin beyaz şarap... Çarpılmıştım...
Ve... Bu hafta Esma Sultan Yalısı’nda bir Portofino gecesi etkinliğindeydim.
Canlı müzikte İtalyan şarkıları.
“Enbe” döktürüyordu.
İtalyan peynirleri, şarap, ışıl ışıl Boğaz.
Peki Esma Sultan’da bir Portofino gecesi neden?
Davetiyeyi “tam” okumayıp “Portofino’da bir gece” kelimelerini görünce gerisini okumadan gitmiştim.
Meğer IWC saatleri bu yıl bir “Portofino serisi” yapmış. Davette IWC’ninmiş.
Saatler kadar taşıyanlar da dikkat çekici...
“Peter- Lindbergh’in Portofino’su” temalı bir de fotoğraf sergisi vardı.
Futbol, sinema, müzik dünyalarından küresel ünlülerin Portofino’da çekilmiş fotoğrafları Potofino’da yaşam gustosunu da yansıtıyordu.
IWC zekâ pırıltısı olan markayı burunlara dayamayan, gözlere sokuşturmayan zarif bir tanıtım yaptı.