Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları

“Alkol yasağı” ters tepmiş

Leonardo DiCaprio’nun oynadığı gangster şefi Gatsby, alkol yasaklarının türettiği bir yeraltı adamı. Tutkuyla sevdiği Daisy yoksa bataklıktaki boş yaşamına bir manevi değer katma fantezisi mi?

TÜRKİYE güncelinde “yaşam tarzıma dokunma” söylemi dolaşımda. “Alkol” düzenlemesi, kısıtlaması, yasağı...
Hangisini derseniz deyin bu da “yaşam tarzına müdahale” olarak algılanmakta, tepki üretmekte.
Vizyondaki “Muhteşem Gatsby (Great Gatsby)” filmi ile bu tartışmalar kesişti.
Film “alkol yasağının” beklenenin tam tersine “alkol tüketimini katlayarak arttırdığı” gibi bir toplum psikolojisini yansıtıyor.
Üstelik yasak nedeniyle yasa dışı “imalat, dağıtım, satış ağlarını” ellerinde tutan gangster şebekeleri türüyor.
Siyasetçiler, emniyet müdürleri, yargı, bunların suç ortaklarına dönüşüyor.
Kayıt dışı “tefe” sermayesi bu dev ahtapotu besliyor.
Büyük paralar dönüyor.
İşte Leonardo DiCaprio’nun oynadığı “muhteşem” diye anılan Gatsby bu yeraltı organizasyonun patronlarından biri.
Kayıtdışı sermayeyi kullanarak New York’taki eczaneleri satın alıyor, buralarda kaçak içki satıyorlar.
Eczanelerin, berberlerin bir düğmeye basınca hareketlenen duvarları arkasında görkemli barlar var.
Viski ve şampanya su gibi akıyor.
Güzel, şık ve şuh “refakat kızları”, jet sosyetenin zengin kadınları, milyarder kocalar, sevgililer sabahın ilk saatlerine kadar çılgınca eğleniyorlar.
Bu gizli yeraltı barlarında Gatsby oralarda eğlenen senatörlerle, emniyet müdürüyle, bazı yüksek bürokratlarla “konuşuyor, şakalaşıyor.”
Sanki kıyamet yaklaşmış ve son günler yaşanmakta.
Yönetmen Baz Luhurmann o yılların debdebesini, ışıklı geceleri, paranın satın alabileceği her şeyi gerçekten başarıyla beyaz perdeye yansıtmış.
“Görkem” sözcüğünün içi sinema diliyle ancak bu kadar doldurulabilir.
Gözlüklerle 3 boyutlu seyir de etkiyi arttırıyor.
Elbette romantik aşk bu hikayenin ekseni.
Ama...
Belki de asıl anlatılmak istenen yasaklara tepkiler ve boş hayatların üzerine yaldız sürülerek parlatılması...
Leonardo DiCaprio’nun oynadığı Jay Gatsby’nin, Carey Mulligan’ın canlandırdığı Daisy Buchanan’a duyduğu masalsı tutku, gerçek aşk mıdır yoksa içki yasağının ürettiği bir gangster şefinin kendine manevi değer kazandırmak istediği hayal midir?
Bu arada DiCaprio soyadının başındaki Leonardo isminin, aktörün annesi tarafından verildiğini öğrendim.
Anne bir Leonardo da Vinci sergisinden etkilenmiş.
Di Caprio, Hollywood’un en çok kazanan aktörü. Demokrat Parti’ye destek veriyor.
Küresel ısınma ve çevre konusunda sivil hareketlere katkıda bulunuyor.
Los Angeles’ta onu yetiştiren annesiyle birlikte kendi adını taşıyan bir de kültür merkezi kurdu.

Haberin Devamı

“Alkol yasağı” ters tepmiş

ŞEFFAF Oda’nın bugünkü konukları Okan ve Esma Er. Esma Er, yıllar önce Okan’ın programına seyirci olarak katılmış ve o gün Sinema TV eğitimi alamaya karar vermiş.Okan, Radyo Trafik FM’de kitap okuyor. İlki böceğe dönüşen birini anlatan Kafka’nın “Dönüşüm’ü...”
“Sen neye dönüşmek istersin” sorusuna “cevabı, kendi ideal insanıma...”
.......................
Anlatması uzun nedenlerle geçen hafta yukarıdaki satırlarla anons ettiğim program, bu haftaya kaldı.
“Gezi Parkı” sürecinin en renkli isimlerinden biri olan Okan Bayülgen’in “yeşil odaklı” söylemleri de var.

Haberin Devamı

“Alkol yasağı” ters tepmiş

Amerika’da sadece köpekler için yayın yapan özel “Dog TV...”

Haberin Devamı

AĞAÇ, ÇİÇEK, BÖCEK, KÖPEK

BİZLER gibi hepsi de canlılar. Onları da korumak “(+)demokrasi” çağının aydınlanmasıdır.
Taksim Gezi’de “şortlular, bermudalılar, bandanalılar” bu köşe dahil hep yazılıyor ama orada katılımcıların getirdikleri köpeklere satırbaşları pek yok.
Oysa...
Onlar da “yaşam tarzının” özelliklerinden biri.
Sadece sevgi odağı olarak görülmesinler.
Canlılar olarak saygı ve özeni de simgeliyorlar.
...................
“e2” televizyonunda zaman buldukça “Ellen” programını izlerim.
Sosyal sorumluluk örnekleri veren etkinliği de vardır.
3 çocuğuna bakan, eşinden boşanmış, işsiz genç anneyi mutluluktan ağlatan sürprizlerini daha yeni izledim.
Güncele dönelim.
Doğaya, canlılara saygı örneklerini de izledim o programda.
Bir fotoğrafçı kıyıya yaklaşmış fok balığının fotoğraflarını çektikten sonra eve dönüyor ama eşikten içeri adımını atmadan gene kıyıya koşuyor.
Eşine “fotoğrafını çektiğim foka teşekkür etmeyi unuttum” diye sesleniyor.
Ekranda fokun fotoğrafı...
Ve...
O programda “Dog TV” adlı sadece köpekler için yayın yapan “köpek televizyonu” kurulduğunu, yayına geçtiğini öğrendim.
Köpeklerin gördüğü renklere göre özel programlar yayınlıyor.
3-5 dakikalık programlar yapan kanalın üyelik bedeli 5 dolar. Şimdiden 1 milyona yakın abonesi olmuş.