Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları

Tarım ve Orman -eski- Bakanı Bekir Pakdemirli’ye görevini devretmeden birkaç saat önce şu mesaj gelmişti:

 Sayın Bakan, Tarım ve Turizm’de de sıkışıyoruz.

Antalya zorlanıyor.

TCMB (Merkez Bankası) devreye girmeli.

Rusya’dan “net alacaklıyız.”

Turizm ve Tarım ürünü 5-6 milyar doları TCMB TL olarak öder.

Rusya’ya ödenecek gaz parasından keser.

1980 sonlarında Ekrem Pakdemirli hocamız (Özal döneminin Başbakan Yardımcısı) Irak’la bunu yapmıştı.

Biz ihracat karşılığını TCMB’den almıştık.

Hazine, Irak’la hesap kesmişti.

Haberin Devamı

Olabilir mi acaba?

Çok sevgiler ve saygılar.

Murat Vargı

……………..

Aynı mesajın, yeni Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kirişçi’ye de gönderildiğini sanıyorum.

………………

Murat Vargı’nın “Türkiye aşkı” büyüktür.

Vatansever bir iş adamıdır.

İş hayatına Koç Holding’in ihracat şirketi RAM Dış Ticaret’te başlamıştı.

Başarılı olmuş, deneyim kazanmıştı.

Sonrasında kendi ihracat şirketini kurmuştu.

Özal döneminin “büyük ihracatçı şirketler” listesinde yer alıyordu.

O yıllarda tanımıştım.

Zaman içinde Bursa’da bir tekstil fabrikası kurdu.

Ardından da Turkcell’in müteşebbis kurucu ortağı oldu.

New York borsasında gong çalan ilk Türk’tür.

İstanbul Taksim’de bir oteli var.

İzmir’de Büyük Efes Swissotel’in sahibidir.

FORBES’in listesinde yer alan Türk iş adamıdır.

ÖZAL-PAKDEMİRLİ FORMÜLÜ

Murat Vargı, Rusya’ya uygulanan yaptırımlar nedeniyle Türkiye’deki tarım ürünleri ve tekstil ihracatçılarıyla, turizm sektörünün ciddi sıkıntı içine girmesi nedeniyle soruna çözüm aramakta.

Bu bağlamda Tarım Bakanı’na önerdiği formül gerçekten yararlı olabilir.

Merhum Özal “cesur, pragmatik, zeki” bir liderdi.

Irak Savaşı nedeniyle o zaman da “yaptırımlar” konulduğu için ihracatçı önündeki engelin etrafından dolaşan böyle bir formülü bulmuş ve uygulamıştı.

Şöyle ki…

Irak’a yapılan ihracat karşılığı, Merkez Bankası ihracatçıya bedelin yüzde 80’ini ödüyordu.

Geri kalan yüzde 20’yi ise ilişkiler normale dönüştüğü zaman ödemişti.

Bu ödemeler miktarını, Irak’ın kestiği enerji faturasından düşmüştü.

Bugün de aynı formülden yararlanma olanağı varsa Türk ekonomisi için gerçekten yararlı olabilir.

Haberin Devamı

SANCILI SEKTÖRLER

Yavuz Donat SABAH’ta “sancılı sektörleri” çok güzel yansıttı.

Birkaç satırını sunayım…

 Savaş devam ediyor... Atılan füzelerin bir kısmı Antalya’ya düşüyor... “Otellere... Seralara... İnşaatlara”

Hasar ağır.

Turizmin başkenti Antalya’da... “Saatler durmuş” gibi.

Lokantacı, taksici, tekstilci, otel işletmecisi, seyahat organizatörü, kahveci, kuaför, otobüsçü, emlakçı, market, mobilyacı, bankacı, kargocu, çiçekçi... 50’den fazla sektörde faaliyet gösteren esnaf... Bütün şehir “savaşın sona ermesini, silahların susmasını” bekliyor.

……………….

 Çürümeye terk

Öyle ürünler var ki... “Kişiye özel” misali...

 “Ülkeye” özel.

Örneğin... “Dikenli salatalık.”

Örneğin... “Kaliforniya biber.” Bu ürünlerin yüzde 90’ı “savaş bölgesine” ihraç ediliyor.

Savaşla birlikte... Ürün “serada, beklemede.” Veya... Yaş sebze ve meyve halinde...

 “İhracatçıyı” bekliyor.

Ama ihracatçı...  “Burnundan soluyor.”

 Ürün çürüyor.

……………….

“ İşte halimiz”

Sebze ve meyve hali... Büyük... Kasaba gibi.

Haberin Devamı

808 iş yeri.

Savaş öncesi... “Bayram yeri” gibiydi.

Her gün... Yüzlerce TIR... Kamyonlar.

10 binin üzerinde insan.

“Şimdi ise...” Sanki... “Cenaze evi.” Sessizlik... Endişeli yüzler.

Herkes televizyonu/savaşı izliyor.

“Yandım” diyeni mi ararsınız, “battım” diyeni mi?

Dinledik... İçimiz daraldı.

…………………

Domates... Biber...

Patlıcan... Kabak... Salatalık...

Çilek... Muz... Süs bitkileri.

Ama... Savaş... Yüzlerin rengini soldurmuş.

Üreticinin durumu... “Yürek yakıcı.” Zira... İhracat olmayınca, üretilen ürün nereye gidecek?

Biz, “iç piyasaya” diyoruz.

Ama:

1. Bazı ürünlerin iç piyasada “karşılığı/alıcısı” yok.

2. İhracat... “Lokomotif... Döviz.”

3. İç piyasada fiyatlar düşüyor... Bu defa da, üretici korkuyor... “Ya zarar edersem.”

Ali Çandır, “Bu pazara göbeğimizden bağlıyız” dedi ve ekledi:

“Savaş uzadıkça, sonuçlarını hayal bile edemiyorum.”

Altın paraşüt

TURİZM AĞIR YARALI

Şubat ortasında Alanya’daydık... “Turist yağmuru” başlamıştı... Rus... Ukraynalı... Deniz, kum, güneş... “Sezon” erken açılmıştı.

Otelci, lokantacı, esnaf... Herkes memnundu.

“2022... Altın yıl... Turizm patlaması” konuşuluyordu.

Şimdi Antalya’dayız.

Sanırsınız ki Rusya ve Ukrayna’dan atılan füzeler Antalya’ya... Güney sahillerimize... Turizm cennetimize düşmüş.

“Turizmin başkenti”nde, “sektör” ağır yaralı... “Savaş yarası.”

Antalya’daki 5 yıldızlı otel sayısı 422.

Herkesin beklentisi savaşın sona ermesi... Turistin gelmesi.

………………….

Turizm deyip geçmeyin... Öyle bir sektör ki... “60 sektörle doğrudan bağlantısı var.”

İşte birkaçı:

Tekstil... Otele havlu lazım... Ayrıca yazlık kıyafetler... Mayo.

Hayvancılık... Turist et ister, süt ister, peynir ister.

Tarım... Otellere tonlarca sebze/meyve geliyor.

Mobilya... Masa, sandalye, yatak... Birkaç yılda bir değiştirilmesi gerekiyor.

Taşımacılık... Havaalanı ile otel arasında ulaşım... Turlar... Geziler.

…………….

2022’de “rekor” beklenirken... Bu defa da “savaş yorgunluğu” başladı.

Belki 20 turizmciden dinledik:

- Aman Türkiye, bu işe bulaşmasın. Tarafsızlığını korusun... Biz, Rusya’dan da vazgeçemeyiz, Ukrayna’dan da. 

…………….

Murat Vargı’nın önerdiği “Özal/Pakdemirli formülü” turizm sektörü için de uygulanabilir.

Ayrıca…

Başta Antalya olmak üzere Türkiye’ye gelmiş bulunan Rus turistler de kapana sıkışmış gibiler.

Kredi kartları “MIR”  artık yaptırıma tabi olduğu ve geçmediği için ödeme yapamıyorlar.

“Merkez Bankası formülü uygulanamaz mı?”

Tarım ve turizmdeki düşüşe bu formül bir altın paraşüt olabilir.