Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Siyasetin şu "2 Altın Kuralı" DSP için de geçerlidir:
"1- Rahşan ve Bülent Ecevit daima haklıdır.
2- Kendinizin haklı olduğunuzu sandığınız durumlarda, birinci kuralı hatırlayın."
Milli Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu hakkında Meclis soruşturmasının arkasındaki - görünmez - nedenlerden biri de bu altın kural olabilir.
Bostancıoğlu, Rahşan Ecevit tarafından tutulmuyor.
Gazetecilerle - özel konuşmalarında - bu olumsuz yargıları dile getirmiş bulunmakta.

Ayrıca...
Milli Eğitim Bakanlığı'nda atamaların bir süredir DSP'li milletvekillerinden oluşan bir - resmi sıfatı bulunmayan - komisyonla birlikte yapılmakta olduğu, hatta bazı atamaların bu komisyon dayatmasıyla Bostancıoğlu'na rağmen yapıldığı DSP politika kazanının malzemesi.
Örneğin Bostancıoğlu'na çok yakın eski Müsteşar Bener Cordan'ın YÖK üyeliğine kaydırılması... Onun yerine eski DSP adayı Profesör Salih Bircan'ın atanması... bir önceki Personel Genel Müdürün, Müsteşar Yardımcılığı'na terfi ettirilerek - kimilerini göre pasifize ederek - yerine Güngör Kılıç'ın atanması. (Her ikisinin de gerçek laik ve Atatürkçü olduklarını belirtmeliyim. GC)
Yani operasyonlar ve resmi sıfatı olmamakla beraber bakanlığın gölge otoritesi konumundaki komisyon nedeniyle ipler zaten Bostancıoğlu'nun ellerinden kaymış gibi... O nedenle Meclis soruşturmasının Bostancıoğlu'na suçlama gerekçelerinde adres sapması seziliyor.
Ecevit, soruşturma önergesi kabul edildikten sonra kükremiştir ama oylama öncesi DSP Parti Meclisi'nden kulislere ve özellikle hükümet ortaklarına ulaşan izlenim Bostancıoğlu etrafında kendi partisinin yeterince safları sıkı tutmadığıydı.
Bir hükümet sorunu ortaya çıkmayacağıydı.

Siyasetin bir diğer - altın mı bilemem ama test edilmiş, kanıtlanmış - kuralı şudur:
"Milletvekilinin parasıyla ve fiyakasıyla oynamayacaksın."
Metin Bostancıoğlu
dinlediklerime göre dürüst, cesur, laik, Atatürk ilkelerini benimsemiş bir kişilik.
Fakat - gene dinlediklerime göre - parlamenterlerle ilişkilerinde kırıcı. Dili sert. Parlamenterlere uzak ve soğuk duruyor.
Sadece muhalefetin ve hükümet ortağı partilerin değil, kendi partisinin milletvekillerine de böyle.
Sevildiği söylenemez.
Bu soruşturma önergesi, fiyakasını bozduğu milletvekillerinin de rövanşı olabilir.
Oysa onların her isteklerinin yapılması elbette kurul değil, ama bunun siyaset üslubu içinde kırıp dökmeden yapılması gerek.

Bir diğer neden Anayasa'da yapılan son değişiklik.
Son Anayasa değişikliğinde Meclis denetimi için oylamaların gizli olması ilkesi kabul edildi.
Milletvekilleri de bu olanağı kullandılar.
Kimin ne oy kullandığı artık denetlenemedigi için, türbana hayır diyen bakana soruşturma açtırdık gibi bir seçim yatırımını, Anavatan ve MHP'den de yapanlar oldu. Herhalde sayıları az değil. Tabii her partiden Bostancıoğlu'na tepesi atmış olanlara, DSP doruklarında Bostancıoğlu karşıtı rüzgarları algılayanları da katın.
Onları AK Parti, SP ve DYP oylarıyla toplayın işte sonuç.
Bostancıoğlu büyük olasılıkla, komisyon raporuyla yırtacak...
Ama bir kere yol açıldı artık.
Art arda başka bakanlar için de önergeler gelecektir.
Oylamalarda gizlilik nedeniyle "kabul kararları" sürpriz olmasın.
Çünkü, bakanlar uzun süredir burunlarından kıl aldırmıyorlar.
Meclis'e gelmiyor, milletvekilleriyle aralarına duvar çekiyorlar.
Oysa eskiden...
Demirel, Özal dönemlerinde Bakanlar Kurulu sıraları dolu olurdu.
Bakanlar, milletvekilleriyle kulis koridorlarında kahve çay içer, söyleşirdi. Nabız tutar, dilekleri dinlerdi.

İşte Bostancıoğlu olayının başka boyutları.
Hadise elbette pusudaki kara gölgelerin fırsat kollamaları...
Türkiye'de "türban" uygulaması arkasında artık Meclis çoğunluğu olmadığının mesajını vermiştir.
Gösterileri, sokağı hareketlendirmek gibi amaçlar sezilmekte.
Ama, ya onlara çanak tutulması!..
Laikliği bilinçli savunmak gerekir.
Laiklik de tıpkı din gibi siyaset için bazen öyle bazen böyle kullanılmamalı.
Yanlış siyaset simyacılığı altını tenekeye dönüştürür.