Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


"Ölüm, serin bir gece... Hayat, güneşli bir gün.
H.Heine"

Türkiye'nin 20 hapishanesine birden baskın.
Ölüme koşanlar, ölüme itilenler, öldürülenler, şehit olanlar, yaralananlar...
Böyle bir Türkiye'de hava, kurşun gibi ağır çöküyor yüreklerimize...
Bu bir gerçek.
Bir diğer görüntüyü daha düşünüyoruz.
200'ün üzerinde genç insanın ölüme yattığı, yatırıldığı ve haftalardır kimsenin birşey yapamadığı hapishaneler...
Devletin giremediği o hapishanelerdeki "Örgüt Cumhuriyetleri"...
Bu görüntüler de, insani değerlerin ve Hukuk Devleti ilkelerinin üzerinde bir kara gölge olarak kalacaktı.
Dünyanın çağdaş hiç bir "Hukuk Devleti"nde, bu aşamaya kadar zaten kayıtsız kalınmaz.
Bütün ikna ve diyalog yollarının sonunda zorunlu hale gelinmişse, müdahale - hele insan hayatını kurtarmak için - kaçınılmaz olur.
Bu arada... Bazı okuyucu mesajları bağlamında yanlış yorumlara karşı açayım...
Ecevit'in güç kararların adamı olduğu yolundaki görüşleri, TV'lerde dinledik.
O görüşleri yansıttık da... Elbette, Kıbrıs Harekatı ile hapishanelere baskın, aynı terazide tartılamaz.
Ama, 10 yıldır siyasi iktidarların görmezden gelmeyi yeğledikleri "kurtarılmış bölgelere müdahale kararı", azımsanamaz.

Siyasi iktidar, "temenni" yeri değildir.
"Keşke bu hale gelinmeseydi" deyip, "200'ü aşkın gencin ölüme yaklaştığı" kaygıları manşetlerde, ekranlarda, köşe yazılarında yer alırken, dünyanın gözü Türkiye'deyken kenara çekilip beklenemezdi.
Fakat... Operasyon, daha önce acılar veren, çok kuşkular yaratan Ulucanlar'ı anımsatır bir kıyıcılıkla da yapılmamalıydı.
Diliyoruz ki, ilerleyen günlerde bu özenin kanıtlarını görelim.
Şimdilik söylemleri yansıtıyoruz.
Örneğin; Ümraniye Cezaevi'nde müdahale öncesi megafonla şöyle anonslar yapıldığını dinledik.
"Müdahalemiz tamamen insani amaçlıdır.
Güvenliğiniz bizim garantimiz altındadır.
İnsan hayatı en değerli varlıktır.
Herşeye rağmen yaşamak güzel şey.
Kendinizi düşünmüyorsanız, kapı önünde bekleşen ailelerinizi düşünün.
Sevdiklerinizi ölüme itmeyin."


Elbette, "bir tek can kaybı olmaması" en büyük dileğimizdi.
Ama... Gene de, operasyonların en az kayıpla sonuçlandırılmasına özen gösterildiğini yetkililerden dinledik.
Ümraniye ve Çanakkale'de operasyonlara aralar verilmesi, bir bakıma bu nedenle.
Bayrampaşa'dan da iki örnek...
Baskını jandarma yaptığı halde, Jandarma Komutanı Korgeneral Hulisi Sayın'ı öldürmüş olan örgüt mensubunu sağ ele geçirmek için büyük çaba gösterilmiş.
Özdemir Sabancı'nın öldürülmesinde katkısı olduğu iddia edilen bir başka örgüt mensubu da gene sağ olarak alınmış.
Operasyonu yapan özel jandarma gücünün çoğunluğu, subay ve astsubaylardan oluşturulmuş.
İş makineleri, göz yaşartıcı gaz ve adım adım ilerleyişlerle sonuca gidilmeye çalışılmış.
Sürekli anonslar yapılmış.

Devletin kendi hapishanelerine girmesi için çarpışmak zorunda kalması, bir ayıp.
Ama... Baskını "yargısız infaz ve intikam gibi uygulamaya koymak ayıbı", zaten "Hukuk Devleti"ne yakışmazdı.
Operasyon sonrası da "Hukuk Devleti'nin gerekleri" yerine getirilmeli, insan hakları gözetilmeli.
Örneğin... Direnişçiler "F" tipi cezaevlerine konuldular.
O cezaevleri için devletin verdiği sözler tutulacak mı?
Ve nihayet... Bu operasyon ve sonrası için kamuoyu, ayrıntılarıyla aydınlatılmalıdır.
Amaç kadar, amaç için kullanılan yöntemler de önemlidir.