İzmir’de bir Kürt esnaf yurttaşımızın dükkânı yakılmış.
Sesine kulak verelim:
Asker’deki oğlumun şehit haberiyle yüreğimize ateş düşmüşken bu kez de Kürt’sün diye dükkânımı tahrip ettiler.
Biz Kürt’üz ama hain değiliz.
Vatan haini değiliz.
Biz bu vatanı seviyoruz.
Bir başka ilimizde sahibi Kürt olan esnafın dükkânının da camı çerçevesi indirilmiş.
Ama...
O, yıkık dükkânının cephesine bir bez asmış.
Üzerinde “Yüz yıllardır birlikte yaşayan kardeşleriz” yazılı.
......................
Akdeniz sahilinde bir ilçemizde Kürt yurttaşların daha yoğun olduğu mahalleye saldırılmış, dükkânları tahrip edilmiş.
Taşlar uçuşmuş.
Tekrarlamak istemediğim sloganlar atılmış.
Televizyonda yakılan yerlerin alevlerine hüzünle ve kaygıyla baktım.
......................
Güneydoğu’ya yolcu götüren o yörelerden plakalı otobüslere saldırılar da kaygı vericidir.
Diyarbakır’da otobüs işletmecileri kontak kapattılar.
.....................
PKK’nın çorba içen polislere bile kalleşçe saldırıları, bölgeden gelen şehit tabutları elbette yüreğimi/yüreklerimizi dağlıyor.
Üzüntümüz büyük.
Fakat...
Yukarıda yansıttığım tepkiler ve benzerleri için derin bir soluk alıp sağduyuyla düşünelim.
Yoksa...
“Kandil’e tam da istediği ikram mı yapılıyor?”
Nedir istediği?
Şehirlere gönderdiği PKK’lıların tahrikleriyle toplumda tepkiler yaratmak ve sivil Kürtler üzerine toplu saldırılar yapılmasını sağlamak.
Güvenlik güçleriyle PKK’lılar arasındaki çatışmaları Türk ve Kürt’ü karşı karşıya getirerek bir iç savaşa dönüştürmek.
Türkiye’yi de Suriye gibi karıştırarak Güneydoğu’da kendi yönetiminde “kantonlar” yaratmak!!..
Yani...
Sivil Kürtleri de toplu tepkilerin hedefi haline getirmek...
Kendilerini sadece PKK koruyabilirmiş gibi bir psikoloji/fiili durum yaratmak.
Ne yazık ki...
Bu senaryonun gerçeğe dönüşmesinin tohumları atıldı.
Örneğin...
Bursa’da çalışmaya gelen mevsimlik Kürt işçiler, gösteri yürüyüşü yapan tepki topluluklarıyla karşı karşıya geldi.
Aralarında taşlı, sopalı çatışma çıktı.
Polisin araya girmesiyle olay yatıştırıldı ama -ağzımdan yel alsın- ya bu tür çatışmalar yaygınlaşırsa?..
Her şiddet daha büyük şiddeti üretir.
Bunu hiç unutmayalım.
......................
Şimdi...
Alternatif tavır yazıyorum.
- İzmir’deki oğlunu şehit vermiş, dükkânı tahrip edilmiş Kürt esnaf vatandaşımızı bulunduğu mahalledeki esnaf ziyaret etse...
“Başın sağ olsun, geçmiş olsun” dese...
- Siyasi partilerden temsilciler de ona “taziye” ziyaretinde bulunsa... “Sen vatan haini değilsin, seni asla bu gözle görmüyoruz” denilse...
- Akdeniz sahilinde dükkânları yakılan Kürt esnafın işyerlerine devlet elini uzatsa “zararının karşılanacağını” söylese...
- Tahrip edilen işyerinin önüne “Yüzlerce yıldır kardeşçe yaşadık” yazılı bir bez geren Kürt esnaf kardeşimize de aynı şey yapılsa...
- Güneydoğu’ya yolcu taşıyan otobüslere saldırının önlenmesi için tedbirler alınsa, bunlar açıklansa, yapılanların yanlışlığı anlatılsa, kardeşlik vurgulansa...
Ve...
Bütün bunlar gazete sayfalarına, TV ekranlarına yansıtılsa...
PKK’nın Kürt ile Türk’ü birbirine düşürmek, birbirine kırdırmak amaçlı oyunu tökezlemez mi?
.....................
HDP’ye de büyük sorumluluk düşmekte.
Bu oyuna karşı kesin ve açık tavır koymalıdır.
Hepimize düşen görev ise Türkiye sathında bu cinayetlere karşı psikolojik bir umman oluşturmalıyız.