BU seçimin galibi zaten belliydi. AKP’nin Türkiye genelinde fark yapması sürpriz olmayacaktı.
Fakat ampul daha fazla mı ışık verecekti?.. Yoksa voltajı mı düşecekti?.. Merak edilen buydu.
Sonuç; voltaj düştü, ışığı seğiriyor.
Bu seçimin, toplumun yeniden oluşumunun işaretlerini göstermek gibi önemli bir özelliği var.
Şu satırların yazıldığı saatlerdeki sayım sonuçlarına bakarak bazı genel çizgiler ortaya konabilir.
Güneydoğu işaretleri
1- Geçen seçimlere katılmayan DTP, önemli sayılabilecek bir sıçrayış yaptı.
Yerel seçimlerde İl Genel Meclisi oyları ile genel seçimlerin örtüştüğü gerçeğinden hareketle “eğilim aynı çizgide ve viteste sürerse bundan sonraki ilk genel seçimde DTP’nin yüzde 10 Türkiye barajını aşarak Meclis’e girmek ve grup kurmak” olasılığı büyüyor.
2- DTP ile devam edeyim...
Demokratik platformun, silah ve dağ kültürünün önüne geçmesi açısından DTP oylarının böyle bir ivme kazanması olumludur.
Ancak...
Güneydoğu ve Doğu’da sandık kazanımlarıyla DTP kendisi için bir coğrafya oluşturmak yolundadır.
Sadece o bölgede yoğunlaşan oylarının ayrı bir siyaset ve seçim coğrafyasının sakıncalarına da işaret etmekte yarar var.
Bu bakımdan AKP’nin bölgede hâlâ gücünü koruması stratejik artıdır.
Hiç değilse bir harman oluşturuyor.
CHP de o yörede güçlüydü, sonraları silindi.
Keşke sosyal demokrat bir parti olarak Güneydoğu ve Doğu’daki sosyal dokuyla nasıl da eşleştiğini görebilseydi.
İnanç eksenlilerle köken eksenliler arasında sıkışan yöre insanına “sosyal devlet” ortak paydasını sunabilseydi.
3- Tunceli’den sandık sonuçları “sadaka” siyasetinin yenildiği ve altı çizilerek okunması gereken örnektir.
Başka seçim yörelerinde de öyle.
Gerçi açılan sandıklarda fark çok büyük değil ama anlamlı. Sadaka zihniyetinin, dağıtılan buzdolaplarının derin soğutucularına konması mesajını algılamak gerek.
Ampulün feri kaçtı
GENEL seçimlerle eşdeğer sayılan Türkiye genelinde İl Genel Meclisi oyları, AKP’de ciddi sinyaller vermekte.
“Ampulün feri” kaçtı.
AKP’nin hedefi “Türkiye’de her iki kişiden birinin oyunu almaktı. Hatta yüzde 50’yi aşmaktı.”
Bu hedefler bir yana, AKP’nin 2007 genel seçimlerindeki yüzde 47 oyu, hatta 2004 oylarını bile almadığı, yüzde 40’ın altına kaydığı şu saatlerdeki öngörüdür.
Ayrıca...
2004 yerel seçimleri belediye başkanlığı sayısı da aşağılarda...
CHP’nin 1980’li son yıllarda sandıklar kurulduğunda kampanya sloganı “Anavatan’a ders verin” olmuştu.
Sandıktan çıkan oylar da gerçekten Özal’a dersti.
ANAP iktidarı devam etmiş ama kullanılan oylarla toplumdan ciddi bir uyarı mesajı verilmişti.
29 Mart 2009 yerel seçimlerinde de AKP’ye böyle bir “ders” mesajı seziliyor.
Van münits
İNANÇ eksenli radikal ve marijinal kesim AKP’den SP’ye kaymış olabilir.
Ama...
SP’nin yüzdesi, AKP’nin durumunu tek başına izah etmez.
Fakat yüzde 50’yi aşmak, her iki seçmenden birinin oyunu almak hedefi nerede?
Başbakan Erdoğan İl Genel Meclisi oylarında yüzde 42’nin altını başarısızlık olarak göreceğini söylemişti.
İstanbul’da nefes nefese
KÜRESEL kriz bütün hızıyla vurmuş...
İşsizler sel gibi...
Ekonomi durmuş...
CHP parmağını oynatmasa oylarını sıçratması gerek.
Ne yazık ki, böyle bir rüzgârı dahi yelkenlerine dolduramadı.
Gene de Deniz Baykal ve CHP için satırlarımda frene basıyorum.
Kılıçdaroğlu, partisinin Türkiye genelinden çok daha fazlasını İstanbul’dan aldı.
Kılıçdaroğlu örneğine daha geniş açılı bakılmalı ve taze rüzgârların toplumda sağlanan güvenin, sağlam çizginin CHP’yi bir yerlere taşıyabileceği algılanmalı.
Kötü kokular
SANDIKLARA gölge düşme tehlikesine de işaret edelim.
Oyları değerlendiren bilgisayar sisteminin çöktüğü ve yer yer elektriklerin kesildiği yolundaki açıklamalar ve duyumlar üzücü.
Olmamalıydı böyle şeyler.
Çünkü İstanbul ve Ankara’da adaylar arası farklar o kadar az ki...