Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları

9’uncu Cumhur-başkanı Süleyman Demirel’i bugün toprağa veriyoruz.

Anılar dizisinin sonuncusu...

12 Eylül sonrası...

Demirel Hamzakoy’daki zorunlu ikametten dönmüş, ilk kez İstanbul’da.

Tekne sahibi dostları onu denizde ağırlıyor.

Ben de eşimle birlikte onun bulunduğu teknedeyim.

Büyükada’nın yanındaki meskun olmayan küçük bir ada vardır.

Orada sığ sularda denize girdi.

Akşamüstü çay içerken sohbet faslı...

Söz alan herkes darbelere saydırıyor.

Ve elbette 12 Eylül’e...

Demirel de dinliyor.

Zaman zaman kısa yorumlar yapıyor.

Haberin Devamı

Eteklerdeki taşlar döküldükten sonra Demirel her zamanki hayatı mizaha alan konuşmalardan birini yaptı:

İhtilal akşamı daha telefonlarımız kesilmeden vatandaş arıyor, içini döküyordu.

Nuri Bayar’a da bir Karadenizli işadamı telefonu açmış.

Başlamış 12 Eylül’e saydırmaya.

Nuri Bayar’ın bu işittikleri, alev alev yanan içini yelpazeliyor, serinletiyormuş.

O da verip veriştiriyormuş.

İşadamı sonunda “İyi hoş da bu size yapılan kaçıncı darbe” deyip bu kez de “Hay sizin....” diye cümleyi tamamlamış.

Demirel buruk bir kahkaha attı.

“Biz siyasetçilerin de kendimizi sorgulamamız lazım” mealinde konuştu.

Tısss..... ve kimseden ses yok.

.........................

Demirel tam bir demokrattı.

Halkın iradesine olan güveni büyüktü.

Ama...

Kendini ve arkadaşlarını da irdeler, dersler çıkarırdı.

Demokrasiye en büyük tuzağın özellikle liderler için hep “en iyi bilen benim” kibri olduğunu düşünürdü.

.........................

Ancak...

Burada 12 Eylül’ün lideri Kenan Evren’den dinlediğim bir söylemi de yansıtmalıyım.

İhtilale karar verdik.

Komutan arkadaşlarıma “Gene Demirel’e karşı oldu. Hiç hak etmedi. Elinden geleni yaptı. 24 Ocak kararlarıyla ekonomiyi de kurtardı. Ama şartlar onu çok aşacak büyüklükte kötüydü. Artık dönüş yok” demiştim.

...........

Demirel “böyyük” telaffuzuyla tanındı, anıldı.

Gerçekten “böyyük Türkiye” genelinde her girişimin küçük düşüncenin sığ sularında debelenmesine karşıydı.

Örneğin...

Önüne getirilen bir tekstil fabrikası projesi 25 bin iğ kapasiteli mi öngörülmüş.

O “Türkiye büyüyor, çok hızlı büyüyor, 25 bin iğ olmaz, 100 bin iğlik yap” derdi.

Haberin Devamı

12 Eylül sonrası evinde, dört duvar arasında...

Bir ziyaretimde “Siyaset yapamıyorsunuz, yasak, peki bir projeniz var mı?” diye sormuştum.

“Var” cevabını verdi ve anlattı.

Ceneraller kabul etseler, giderim Güneydoğu’ya, yıllarımı 7 küpeli gelinle geçiririm.

Çekerim ayağıma lastik çizmeleri, çadırda yatar kalkarım.

Günümü gecemi 7 küpeli gelinin yapımına veririm.

7 küpeli gelin benim hayalimdir.

Oraya 7 baraj projesi yaptırdım.

Finansmanını da buldum.

Harran’ı yemyeşil yapar bu proje.

Türkiye’yi katlar.

Lakin, 12 Eylül darbesiyle bu proje kursağımda kaldı.

Yönettiğim gazetenin birinci sayfasına koskocaman bir 7 küpeli gelin çalışmasını Bedri Koraman’dan rica ettim.

Çatlak çatlak o kurak topraklarda 7 küpeli gelin bir bereket tanrıçası gibi yükseliyordu.

Bedri’nin fırçasından çıkan en güzel çalışmalarından biridir. Sözlerini de başlığa taşıyarak birinci sayfadan yayımladım.

Aslında -sanıyorum- bu da Demirel’in bir mesajıydı.

Oralı olmadılar.

Haberin Devamı

Neyse ki sonraki yıllarda bu GAP projesi başta Atatürk Barajı olmak üzere gerçekleşti.

Fikir, proje, finansman Demirel’den olduğu için daha sonraki yönetimler bu barajları yaparken Demirel’in “siyaseten telif hakkını” simgeleyen şu sözü yıllardır dillerde:

“GAP’ı gaptırmam...”

.........................

Bugün toprağa veriyoruz.

Mekânı cennet, rahmeti bol olsun, nur içinde yatsın...