Capitol Hill(Capitol Tepeciği) üzerindeki bu kubbeli
Parlamento binası,
ABD bütünlüğünün, demokrasi inancının ve başkent
Washington'un simgesidir.
O nedenle...
Gözlerin her köşeden
Parlamento'yla buluşması amaçlanmıştır.
Washington ve Ankara
Anıtkabir'in çevresine yapılacak olan sekiz katlı hastane inşaatı tartışılmakta.
Kafalar karışık.
Washington örneği, sanıyoruz bu sekiz katlı inşaata gösterilen tepkileri abartılı görenlere belki de bir yanıttır.
Anıtkabir'in bulunduğu tepe de böyle bir amaçla seçilmişti.
Ankara coğrafyasında, doğanın olanak verdiği her yerden
Anıtkabir görünmeliydi.
Anıtkabir tepesinin eteklerindeki binalar, o nedenle gabari
(yükseklik) disipliniyle sınırlanmıştı.
Gençlik Caddesi ve
Mebus Evleri gibi birincil çevredeki binalar dört katı aşmamalıydı.
Yıllarca bu disiplin sürdürüldü.
Washington'da
Parlamento binasına,
Ankara'da ise
Anıtkabir'e bu şehir mimarisi üslubu ile farklı özellik kazandırılması, her ikisinin de bağımsızlık mücadelelerinin simgeleri olması nedeniyledir.
Garip ittifak
Yarım yüzyıllık bu saygın gelenek, yöredeki iki kamu kurumunun kule binalarıyla delinmişti.
Şimdi de sekiz katlı bir hastane girişimi...
Dört kata verilen izin,
Çankaya Belediyesi'nin karşı kararına rağmen,
FP çoğunluklu
Belediye Meclisi kararıyla sekiz kata çıkarılmış.
Hadise,
FP'nin
Atatürk'e sevgi ve saygısı mı?
Bu kuşku hep var.
Ama...
Gökçek'in izahı şöyle:
"Hastane çukur bölgede.Anıtkabir siluetini engellemez.
Hastane olduğu için sağlık hizmeti nedeniyle bu izin verilmiştir."
Hastaneyi yaptırmakta olan
Başkent Üniversitesi'nin başındaki
Profesör Haberal'ın kişiliğini ve
Anıtkabir'e karşı herhangi bir tezgahın içinde olmayacağını onu tanıyanlardan dinledim.
Ama kaygım...
Bu sekiz kat onayının emsal oluşturacağıdır.
Özel binalara da bu emsale dayanarak zamanla inşaat ruhsatı verilirse,
Anıtkabir'in
Çin Seddi gibi bir beton perde ile çevrilme olasılığıdır.
Kuşku
Ankara'daki
Hitit Güneşi heykeli yerine,
Ankara simgesi diye
Ankara Belediye Başkanı Gökçek'in referanduma açmak istediği o estetik katliamı denebilecek kolaja
(!) da değinelim.
Gökçek, "Hitit Güneşi, Ankara'nın simgesi olamaz çünkü Türk değil" diye bir savunma yapıyor.
Bir tarih turu yapalım.
Hititler ve
Etiler tarihteki aynı toplumlardır.
Yunanistan'ın
"megalo idea" ilkesi gereği
Anadolu topraklarında hak iddiası, eski
Yunan uygarlığı kalıntılarına dayandırılıyordu.
Atatürk ise bu topraklarda sadece eski
Yunan uygarlığının değil, tarih boyunca pek çok başka uygarlıkların da bulunduğunu,
Türkiye'nin pek çok uygarlık katmanlarının üzerinde yer aldığını savunuyordu.
Ve o nedenle, önce bu uygarlıklardan
Sümerler'i gündeme getirmek amacıyla,
1933'te
Sümerbank'ı... Sonra
Hititler'in diğer adı olan
Eti adıyla toprak altı zenginliklerini değerlendirmek üzere
1935'te
Etibank'ı kurmuştu.
Bu anlamda
Hitit Güneşi'nin
Ankara'nın en güzel meydanlarından birinde simgesel olarak bulunması,
Türkiye toprakları üzerinde hak iddia edenlere bir yanıttı.
Devlet politikası sorunudur.
Belediye ve
Ankara'da referandum çerçevesini çok aşar.
Yazara E-Posta: gcivaoglu@milliyet.com.tr