Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları

İMRALI‘ya “bir oda-bir salon-mutfak-banyolu ev” tartışılıyor.
Kıyamet kopuyor.
Önce belirtmek gerekir ki Abdullah Öcalan’ın bugünkü infaz şartları ileri demokrasi standartlarıyla büyük ölçüde örtüşüyor.
Odasının genişliği, hijyen koşulları, beslenmesi, havalanma, spor diğer mahkumlarla sosyal ilişkiler uluslararası gözlemcilerden “geçer not” almıştır.
Ancak...
Bunlar “taban” standartlardır.
Daha aşağılarının örnekleri var.
“Peru’nun Apo’su” denebilecek örgütün başı yıllarca toprağın altında çelik bir oda içinde tutulmuştur.
Yıllarca güneş görmemiştir.
Taze doğal hava soluyamamıştır.
Buna karşılık...
Standartları daha yukarılara çeken uygulamalar da var.
Ahmet Türk, Sırrı Sakık ve diğer HEP milletvekilleri Ankara’daki cezaevinde düzenlenen özel bir dairede kalıyorlardı.
Alt kat salon ve mutfak olarak sosyal hacimdi.
Orada yemek yiyor, birlikte TV izliyorlardı.
Sohbet ediyor, kitap okuyorlardı.
Üst katta ise yatak odaları ve tuvaletler vardı.
Hapisha-neye söyleşi yapmaya gittiğimde, TV programı için küçük bir metal masanın bulunduğu ufacık odada çekim yaptık.
Dışa gösterilmek istenmemişti sanıyorum “özel daire...”
Bir siyasi akımın halkın oylarıyla seçilmiş kanaat önderlerinin böyle bir olanaktan yararlanmaları yadırganmamalı.
Türkiye’de başka önder siyaset adamları için de hapishaneler boşaltıldı.
Badana boya onarım yapıldı.
Özel işlerini görecek hizmetlileri de onlara ayrılan bu hapishanelere yattılar.
İmralı’da Apo için “stüdyo” konseptinde bir ev, eğer çalışmaları ve Türkiye’de kanın durması için yapacağı temaslar toplantılar için gerekli hatta zorunluysa buna karşı çıkmak, siyasi polemik konusu yapmak yararsızdır.
Tam tersine...
Çözümün önünü açacak, kanı durduracak süreçte Apo faktörü, gerekli olanaklar sağlanarak bu oyunda güçlendirilmelidir.
Abdullah Öcalan’ın yıllar boyu TV bile seyretmeden, sadece verilen gazeteleri okuyarak kendini güncellediğini düşünmek gerçekçi değil.
Ona “güncellenme” kanalları açılmalıdır.
“Bilgisiz fikir olmaz.”
Öcalan kartını oylamak için kartın ağırlığı olması gerek.

Haberin Devamı

ADALET SARAYI/ SARAY ADALETİ
ÇOK yıllar, hâkim ve savcıların çalışma mekânları ve mahkeme salonları gerçekten yürek sızlattı.
Apartman dairelerine sıkışmış mahkemelerde, görüntüler hazindi.
Dava dosyaları izbelerde dağlar gibi kabarmıştı.
Bu duruma duyduğum tepkileri zaman zaman satırlarımla yansıttım.
Ak Parti döneminde yapılan -gerçekten- iyi işler arasında “adalet sarayları” da vardır.
Daha medeni ve daha saygın adalet mekânları üretilmiştir.
Sadece İstanbul’da ve diğer büyük şehirlerde değil, ilçelerde bile adaletin dağıtıldığı çağdaş binalar yapıldı.
Gönül elbette yüzyıllara dayanan adalet mabetleri olsun isterdi.
İngiltere’deki yüzlerce yıllık adalet mabetleri koridorlarında İngiltere tarihinin büyük hukukçularının sıra sıra heykelleri sıralanır.
Hukuka, adalete saygı katsayısını yükselten anlamlı bir anlayıştır.
Türkiye’de bunu yapamadık ama son 10 yılın adalet sarayları gene de önemli bir katkıdır.
Ancak...
Betona, taşa, ahşaba, granite yapılan yatırım kadar adalet kültürüne yatırım yapıldığı gönül rahatlığıyla söylenemez.
Bu görüşümü bir diğer meslek şapkam olan gazetecilik içinde zaman zaman yazdım.
Medyamız, “plazalara, teknolojiye, elektroniğe, pazarlamaya, TV istasyonlarına” büyük paralar harcadı.
Ama...
İyi gazeteci yetiştirmek için kaynakların aynı cömertlikle ayrıldığı iddia edilemez.
Günümüzde “plaza gazeteciliği” söylemi kadar hatta daha da vurgulanarak “saray adaleti” iddiaları da dile getirilmekte.
Bir hukukçu olarak yargıya saygılıyım.
Adalet erkinin saygınlığı için mütevazı katkılarımı hep sundum.
Amerikan Büyükelçisi Ricciardone’nin Silivri’de tutuklu olan “Genelkurmay Başkanı, milletvekilleri, gazeteciler, YÖK Başkanı, profesörler” için söyledikleri tepkilerle karşılanıyor.
Kimin söylediğini bir yana bırakarak “ne söylediğine” de kulak vermeliyiz.
Bizzat Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da aynı şeyleri vurgulamakta değil mi?
Bu durum, dinin ve vicdanın merceklerinden bakarak yeniden düşünülmeli.
Ricciardone -haberlere göre- Ak Parti Gnel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik’e “Yanlış anlaşıldım” diye mektup yazmış.
Peki... Bu mektup Silivri görüntülerini ortadan kaldırdı mı?
Eski 1’inci Ordu Komutanı emekli Orgeneral Ergin Saygun ameliyat olana kadar tutuklu mu kalmalıydı?