Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Öcalan'ın Rusya'ya gitmediği, çarşambayı perşembeye bağlayan gece, Ankara'da Rusya Büyükelçiliği tarafından bizim Dışişleri'ne "resmen" bildirildi.
Aynı gece Roma Büyükelçimiz İnal Batu da, kendi özel kaynaklarıyla Öcalan'ın Roma'da tarafına verilen konutta olduğunu doğrulattı.
Zaten...
İtalya, Apo'nun Rusya'ya uçması için şenlik bile düzenler.
İtalya Dışişleri Bakanı Dini, sırf bu amaçla Moskova'ya gitmişti.
Öcalan'ın kabul edilmesini sağlamaya çalışmıştı.
Ama, elleri boş dönmüştü.
Apo, Roma'da bir "mayın" gibi varlığını sürdürdü.

Aslında...
Öcalan'ın Siyasi Sığınma Hakkı istemiş olması nedeniyle, bu başvuru henüz sonuçlanmadığı için, İtalya'nın onu zorla sınır dışı etmesi mümkün değil.
Hele Rusya gibi bir ülkeye "Apo'nun eline valizini tutuşturup, - hadi bakalım - diye bir Aeroflot uçağına bindirerek gönderilmesi" olacak şey değil.
O nedenle...
Hem Öcalan'ın İtalya'dan gitmesi için, onu razı etmek baskıları yapılıyor... Hem de onu kabul edecek bir ülke aranıyor.
Apo, İtalyanlar'a, ülkelerinden gitmek için şu üç koşulu öne sürmekte:
"1- Gideceğim ülke bana Siyasi Sığınma Hakkı'nın güvencesini önceden vermeli ve bunu açıklamalı.
2- Gideceğim ülkede, bana sahip çıkacak kadar yüksek sayıda bir Kürt topluluğu olmalı.
3- Örgütümü yönetmekte etkisiz kalacağım kadar uzak bir ülkeye gitmem."


Abdullah Öcalan'ın Rusya veya Suriye'ye gitmesi mümkün değil.
İran, Irak, Ermenistan, Bulgaristan olamaz.
Avrupa Birliği ile üyelik görüşmelerinin başladığı şu kritik dönemde, Güney Kıbrıs da Apo'ya kucak açamaz.
Yunanistan, böyle bir şeyi göze alamaz.
Öcalan'ın, en fazla istediği ülke Belçika.
Orada, güya Kürt Parlamentosu(!) topladı.
Kendine sahip çıkacak yandaş bir topluluğun var olduğu kanısında.
PKK üzerinde yönetim etkinliğini Belçika'dan kurabilir.
Ama...
Belçika, yeşil ışık yakmadı.
Fransa ve Almanya ise zaten, onu, terörist olarak yargı kararıyla hükme bağlamış.
Ukrayna ve Baltık ülkelerinden de, "istemiyoruz" cevapları verildi.
Bütün bunlar alt alta sıralandığında, Öcalan'ın 3 koşuluna uygun ülke bulmakta coğrafya zorlanıyor.

Bunlara bir de, Apo'nun gideceği ülkeyi Türkiye'nin onaylaması kaygısı eklenmeli.
Bu, hiç de hafife alınacak bir etken değil.
Önce Suriye, sonra Rusya deneyimleri, Türkiye faktörünün etkinliğini kanıtladı.
Anımsayınız.
Gazete başlıklarımız o günlerde nasıl da kendimizdeki güvensizlik psikolojisini yansıtıyordu.
"Apo'yu gönder" baskıları yaptığımız sırada, "Esad'ın kılını bile kıpırdatmadığı, kararlı tavrımızı ciddiye almadığı" yorumları yapılmaktaydı.
Ama...
Bölücü örgütün başını 18 yıllık karargahından, tirbüşonla çekercesine çıkartabildik.
Bu kez Öcalan, Rusya'ya geçti.
Yorumlarımız, başlıklarımız, ekranlarımız gene kendimize güven eksikliğinin aynaları gibiydi:
"Rusya, Apo'yu kucakladı..."
O günlerde yazılan, çizilen, söylenen görüşler, aynı yargıda odaklanmıştı:
"Rusya büyük ülkedir. Şam'a yaptığımız baskıları Moskova'ya tekrarlamamız mümkün değil" yorumları yapılıyordu.
Ama...
Görüldü ki, Apo'yu Rusya'da da, barındırtmadık.
Ardından...
İtalya macerası başladı.
Ve, gene aynı güven eksikliği psikolojisi...
Şimdi ise, İtalyan Hükümeti de bu dertten kurtulma çabasında.
Türkiye faktörünün ağırlığını, giderek daha fazla hissediyor.
Ama, artık bir olasılık, Türkiye'ye haber vermeden Apo'yu postalamak.
Birkaç hafta önce, Kahire'de konuştuğum Mısır Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek, bana "Apo, bir gün ansızın, Roma'dan başka bir ülkeye uçarsa, ne olacak?
Böyle bir emrivakiye hazır olun" mesajı veren bir imada bulunmuştu.
Şu sıralar Noel...
Kimse, bir heyecan beklemiyor.
Ama, her gece, en uzun gece...
Bir Apo sürprizi ile karşı karşıya kalabiliriz.
Önemli olan, o sürpriz ülkede de Türkiye'nin ağırlık koymayı sürdürmesidir.
Türkiye, kendine güvenmelidir.
Gücünün bilincinde olmalıdır.
Gücüyle kazandıklarını kaliteli siyasetle, insan haklarıyla, demokrasiyle, sosyal politikalarla, akılcı ekonomiyle tamamlamalıdır.
NOT: Dünkü yazım, yanlış anlaşılmamalı.
Satırlarımda belirttiğim gibi...
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, "Bir tarafsızın başbakanlığında, geniş tabanlı hükümet, bizim önerimizdi.
Eğer, hükümette eşit temsil, ilkelerde anlaşma olursa, yani, hükümette bütün bakanlıklar harmanlanırsa, eski hükümetin izlerini taşımazsa
- şartlı olarak - destekleyebiliriz" demişti.
Bazı sendika ve kitle örgütleri, böyle bir oluşum için çaba göstermişlerdi. Ama, dünkü yazımda, bir CHP kurmayından dinlediğim sözler şöyle idi:
"Biz, CHP olarak, o ve başka örgütler istemeseler dahi, bu oluşuma EVET diyebiliriz.
Yeter ki, şartlarımız oluşsun. Çünkü, formül bizim."
Yani...
CHP'nin 20 milletvekili ya da bir başka kanalla Demirel'e, Yalım Erez için mesaj gönderdikleri gibi bir anlam çıkarılmamalı.




Yazara E-Posta: g.civaoglu@milliyet.com.tr