İtalya Hükümeti'yle, Abdullah Öcalan'ın iki avukatı arasında son derece gizli yürütülen pazarlıkların odak noktasında Güney Afrika Cumhuriyeti var.
Avukatları, "Öcalan'ın, Mandela yönetimindeki Güney Afrika Cumhuriyeti'ne gönderilmesini" istiyorlar.
Mandela ile Öcalan arasında uzun süredir bir iletişim ve yakınlık var.
Mandela'ya göre, Öcalan - güya - bağımsızlık mücadelesi verdiği için kendisiyle aynı paralelde. (!)
Mandela, daha önce Atatürk Ödülü'nü almayı reddetmişti.
Bu küstahlığı nedeniyle, Türkiye'de büyük tepki toplamıştı.
Türkiye'de sevilmediğini bilmektedir.
İşte bütün bu nedenler alt alta toplandığında, Türkiye'yi bölmek çabasındaki örgütün başına, Mandela'nın kucak açması ve onun da Mandela'nın ülkesini istemesi doğal.
Orada, birinci sınıf devlet konuğu protokolüyle kalabilir.
Ancak...
Türkiye'nin bunu kabul edip etmeyeceği, ayrı bir sorun.
Coğrafya olarak topraklarımızdan hayli uzak olan bu ülke, Türkiye için en az zararlı olarak görülebilir.
Fakat...
Abdullah Öcalan'ın, Türkiye'ye ve Atatürk'e karşı tavır koyan bir ülkeye gönderilmesi, kamuoyunda çok ters tepkiler de yaratabilir.
Şimdi...
Abdullah Öcalan'ın gidebileceği ülkeler konusunda gerekli koşulları sıralayalım:
"1- İtalya'daki yasal durumlar nedeniyle, şu aşamada Öcalan'ın sınırdışı edilmesi ya da zorla bir başka ülkeye gönderilmesi mümkün değil.
O nedenle...
Abdullah Öcalan'ı İtalya'yı terke ikna etmek için, yani kendi isteğiyle ayrılması için sürekli baskı uygulanıyor.
Öcalan da, bu durumu zaten medyaya açıklamış bulunmakta.
'Bavulumu topladım. İtalya üzerinde büyük baskı var. Onları daha fazla zor durumda bırakmamak için her an gidebilirim' sözleri, ona ait.
2- Sadece, Öcalan'ı razı etmek yeterli değil.
Aynı zamanda, Öcalan'ı destekleyen ve hükümet ortağı olan komünist partisi ve Yeşiller'in de onaylarının alınması gerekiyor.
Zaten, Öcalan'ın iki avukatı bu partilerden.
İşte, yukarıdaki iki maddenin ortak paydasında, Güney Afrika Cumhuriyeti yer almakta.
3- Alacak bir ülkenin bulunması gereği...
Öcalan, öncelikle Avrupa'da kalmak istiyor.
Almanya, mümkün değil.
Sırf Apo'yu topraklarına sokmamak için, hukuku iğfal edercesine, onun hakkındaki tutuklama kararını bile kaldırdılar.
Fransa, Belçika, Hollanda gibi ülkeler zaten istemiyordu.
İngiltere ise, istemediğini açıkladı bile...
Türkiye, diğer Avrupa ülkelerine de bir caydırıcı etki yapmak üzere İtalya'ya tepkilerini sürdürüyor.
ABD de öyle...
4- Nihayet, bütün bu oluşumlarda elbette Türkiye'nin onayının olması gerekiyor."
Türkiye'ye rağmen bir oldubitti, Türkiye ile İtalya arasındaki ilişkileri daha da gerginleştirebilir.
Oysa...
Artık, bu konunun makul ve Türkiye'nin olumlu karşılayabileceği bir formülle çözüme ulaştırılması zamanıdır.
Gereksiz yere, iki ülke arasında uçurum yaratmak büyük yanlışlık olur.
Yaraları kanatmak değil, iyileştirmek aklın yoludur.
Şimdi, genel beklenti, sorunun Noel'den önce çözülmesi.
Çünkü...
Noel ile birlikte Avrupa tatile giriyor.
Karar alacak olanlar, tatile çıkacaklar.
Öcalan için karar, yılbaşından sonraya bile sarkabilir.
Bunun dışında, Abdullah Öcalan'ın, 45 günlük süre dolduğu için artık serbest kalacağı gibi olasılıklar, çok zayıf.
Zaten...
Hukuken, Öcalan istediği an kendisine verilen konuttan çıkabilir, gezebilir.
Ziyaretler, hatta İtalya içinde seyahatler bile yapabilir.
Fakat...
Dışarı, burnunu bile çıkaramıyor.
Eskilerde, bizim Bedri Koraman, Ankara izlenimlerini çizgilerle yansıtırken, "HÜKÜMET DURAĞI" deyimini meşhur etmişti.
Bülent Ecevit, hükümet durağında indi.
Bekleyenler...
Sümer Oral, Kaya Erdem, İsmet Sezgin ve Yalım Erez.
Kararı, Demirel verecek.
Burada, 3 önemli parametreye dikkat:
"1- Partilerde aktif görevi olmayan böyle liderler dışı bir hükümete, Anavatan, DSP, CHP, DTP bakan da vererek, desteğe hazır.
FP ise, bakan vermek gibi bir iddiası olmadığını tekrarladı.
2- Sadece, DYP 'bir lider başbakanlığında geniş tabanlı hükümet kurulması' önerisinde bulundu.
Çiller, başbakanlığa talip olduğunu söyledi.
Aslında...
Demirel'in, artık bir lidere hükümet kurdurmak istemediği kimse için meçhul olmayan bir gerçek.
Çankaya'dan gelen bu esintiler, yazılı, görüntülü ve sesli medyada yayınlandı.
Adı bile konuldu:
'Lidersiz hükümet.'
Öyle anlaşılıyor ki, DYP siyasi tarihin geçmişteki örneklerine bakarak, olağanüstü durumlarda hükümette yer almamanın oy getirilerini saptamış.
3- Lidersiz hükümet formülünün oluşması için güvenoyunun alınacağının belli olması... Ya da bunun sağlanamayacağı seziliyorsa, güvenoylamasının 45 günlük süre olan 10 Ocak 1999'u aşan bir tarihe kaydırılması gerekiyor.
İşte hükümet durağındaki son durum."
Yazara E-Posta: g.civaoglu@milliyet.com.tr