Güneri CIVAOĞLU
12 Mart'ın yıldönümü...
Mart sendromu...
Ve bir kez daha
"ara rejim" tartışmaları...
Komutanların, Cumhurbaşkanı Demirel'i brifing için Genelkurmay'a davet etmeleri...
"Ayak sesleri duyuluyor" gibi iddialar...
Önce belirtelim ki...
Silahlı Kuvvetler, Anayasa içinde kalmakta kararlıdır.
Duyarlı olduğu konularda, görüşlerini
Anayasal platformlarda dile getirmesi yanlış yorumlanmasın.
Türk Silahlı Kuvvetleri'nin tavırları ne abartılmalıdır... Ne de ilgisiz ve aymaz kalınmalıdır.
Ayrıca...
Geçmişi iyi bilirsek, bugünlere kurulan paralellerin doğru ya da yanlış irdelemelerini daha sağlıklı yapabiliriz.
Bir
"askeri ihtilal" deyimine işaret edeyim.
27 Mayıs 1960'tan bu yana, bütün ihtilallerin içinde ya da yakınlarında yer almış olanlar şöyle derler:
"27 Mayıs 1960, ihtilaldi.
12 Eylül 1980 de ihtilaldi.
Siyaset buzdolabına konmuştu."
12 Mart 1971 için değişik bir
ihtilalci deyimi kullanıyorlar:
"12 Mart ise ihtilal değildi.
Sadece yörünge düzeltildi."
Sistem, Atatürk devrimlerinin yörüngesine çekildi.
Parlamento açık bırakıldı.
Liderlere dokunulmadı.
Benzerlik sadece...
Hükümetin namlu zoruyla düşürülmesidir."
12 Mart 1971, saat 13.00 haberlerinde,
Genelkurmay Başkanı ile
3 Kuvvet Komutanının ve
Jandarma Komutanının muhtırası okutulmuştu.
Öğleden sonra ise...
TBMM kürsüsünde de okutuldu.
Devrin Başbakanı Süleyman Demirel istifa kararını vermeden önce
Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay'a ulaşmaya çalışıyordu.
Ancak...
Bir türlü sonuç alamıyordu.
Başbakan'ın, Cumhurbaşkanı ile telefonla dahi konuşamadığı bir ortam...
Köşkün başyaveri, sürekli olarak
"Sayın Cumhurbaşkanımız müsait değiller" cevabını veriyordu.
Sonunda
Sunay telefona çıkmak zorunda kalıyor ve
Demirel'e şu
umutsuz cevabı veriyor:
"Ne yapayım, beni de aştı!"
Cumhurbaşkanı'nı da aşan bir hareket, iktidarı önüne katıp sel suları gibi akıyordu.
Ana Muhalefet lideri İnönü, CHP'li Nihat Erim başkanlığında kurulacak hükümete bakan vermeyi ve desteklemeyi kabul etti.
İsmet Paşa için öncelikle önemli olan şey
parlamentonun açık kalmasıydı.
Siyasi partilerin kapatılmamasıydı.
Bunlar olursa,
demokrasiye geçiş, daha
az sancılı olacaktı.
Demirel de o görüşteydi.
Yörünge değiştirmeyi amaçlayan
"ara rejim" böyle başladı.
Nihat Erim Başbakan'dı, düşürülen eski hükümetin
Başbakanı ve
Adalet Partisi Genel Başkanı Demirel için söylediği bir söz, komutanları hop oturtup hop kaldırdı...
Ara rejimin arkasındaki sivil güçlerde şok etkisi yaptı.
Erim "Demirel bana bir kere gelirse, ben ona bin kere giderim" demişti.
O sıralar
Erim'in
Basın Danışmanı olan ve sonra
Erim'den kopan
Kurtul Altuğ'a bu sözünün nedenini şöyle açıklamış:
"Askerlere baktım. Sadece Hava Kuvvetleri Komutanı Muhsin Batur konuşuyor, diğerleri susuyor. Belli ki aralarında görüş birliği yok. Dayanabileceğim sadece parlamento var.
Parlamentoda en büyük partinin başında da Demirel.
Elbette diyalog kurmalıydım.
Kaldı ki...
Tarihe, - idamların altında imzası olan Başbakan - olarak geçmek istemiyordum.
Baktım, Ferit Melen Başbakanlığa hazırlanmakta.
Milli Savunma Bakanı olarak komutanlarla icap eden münasebetleri kurmuş.
Ferit Melen'in Başbakanlığı için yolu açtım."
Böylece...
Erim'in
Kurtul Altuğ'a bu sözleri tarihte karanlık olan bir sayfasını
aydınlatmıştı.
Bunun ötesinde bir işlevi de
"ara rejim başbakanının dahi parlamentoya dayanma gereğini hissettiğidir."
Bu bütün dönemler için geçerli olabilecek bir mesajdır.
En kötü parlamento,
rejimin kilitlendiğini, çözüm üretemediği ve bazı işaretleri göremeyen parlamentodur.
Bazı ayak seslerini işitemeyen, sağduyulu bir silkinişi yapamayan parlamentodur.
Ama...
En kötü parlamento bile çaredir.
Herkese lazımdır.
Gün gelir ayak seslerinin sahipleri bile o parlamentoya ihtiyaç duyarlar.
12 Mart muhtırasını imzalayan
Devrin Kara Kuvvetleri Komutanı Faruk Gürler, muhtıranın okunduğu aynı dönem parlamento üyelerinden
Cumhurbaşkanı seçimi için oy istemiştir.
Muhtıra ile düşürdüğü Demirel'e desteği için aracı göndermiştir.
Gene muhtırada imzası olan
Muhsin Batur yıllar sonra
CHP'den milletvekili olmuştur.
Cumhurbaşkanı seçiminde parlamenterlerin oylarını istemişti.
Seçimin eşiğine kadar gelmişti.
Yazara EmailG.Civaoglu@milliyet.com.tr