Merve Kavakçı olayı tam bir
Arapsaçıdır.
Şöyle ki...
1- Merve Kavakçı milletvekili seçilip, TBMM'deki Genel Kurul salonuna başı örtülü girdiğinde, tempo tutarak "dışarı dışarı" diye bağırılmış ve salonu terke zorlanmıştı.
Oysa TBMM Tüzüğü'nde başörtüsü yasağı için açık bir madde yok.
Bu durum açık ve net bir hale getirilmek istendi.
Komisyon kuruldu.
Ama...
Merve'yi salona sokmayanlar İçtüzüğe "Genel Kurul'a başı açık girilir" diye net bir hüküm konulmasını kabul etmediler.
Tüzük, bu haliyle yeni Merve olaylarına gebe kalacak.
2- Merve, ABD vatandaşı olduğu için Bakanlar Kurulu kararıyla, TC vatandaşlığından çıkarıldı.
Bunun üzerine, daha önce ABD'de yaptığı iddia edilen bazı söylemleri nedeniyle, teröre bulaşmak suçlamasıyla, hakkında soruşturma açıldı.
Nuh Mete Yüksel, Millet Meclisi Başkanı'nın "şu anda milletvekili değildir" yolundaki yazısına dayanarak, Merve Kavakçı'nın evine polis gönderdi.
İfadesini aldırmak istedi.
Böyle bir durumda milletvekili olmayan her kişi gibi Merve Kavakçı için de arama izni gerekmiyordu.
Yapılan doğrudur.
Yanlış olan şey ise, gündüz saatleri çuvala girmiş gibi Merve Kavakçı'nın evine neredeyse gece yarısı polis gönderilmesi ve evin kuşatmaya alınmasıdır.
Ayrıca...
Savcıların, sanık evine gitmesi gibi bir hukuk geleneği olmadığı halde, Nuh Mete Yüksel'in Merve Kavakçı'nın evine bizzat gitmesi de yanlıştır.
Bir başka yanlış da, daha polisler ifade için oraya hareket etmeden, haberin Merve Kavakçı'ya ve FP milletvekillerine uçurulmuş olmasıdır.
Aksi halde, polisler oraya geldikleri zaman, FP'li milletvekilleriyle nasıl karşılaşabilirlerdi?
Sanki Merve'nin kahraman yapılması için bir senaryo var.
Yargıyı etkilemek
3- Merve Kavakçı'nın
Danıştay'da açtığı
vatandaşlıktan çıkarılmasını iptal davası sürerken, bu ülkenin
Cumhurbaşkanı, Başbakanı ile iktidar ortağı partileri ve muhalefet partileri liderleri koro halinde
Kavakçı'dan yana tavır koyuyorlar.
Bu durumda davaya bakacak olan
Danıştay ilgili dairesi, devlet zirveleri korosunun dev gibi gölgesini üzerinde hissedecektir.
Hadise, yargıyı etkilemek değil midir?
Bunun tam tersi olsaydı ve
Danıştay, Merve'nin aleyhinde bir kararı onaylasaydı, o zaman
"devletin baskısıyla yargı etkilendi" diye kıyametler kopmaz mıydı?
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Danıştay kararını devletin etkilediğini iddia etmez miydi?
4- Yıldırım Akbulut, ilk yazdığı yazıda
"Merve Kavakçı şu anda milletvekili değildir" diyor.
Hukuk işlemleri ona göre yürüyor.
Sonra, ertesi sabah, alelacele bir yazı daha yazıyor.
"Danıştay kararı beklenmeli" diyor.
Hukuk işlemleri duruyor.
Bir gaz, bir fren.
Bu iki ifadeden hangisi doğru?
Hangisi özenli bir çalışmanın sonucu?
Alelacele yazılan ikinci yazının tarihi bile yok.
Gösterilen özenin ölçütü olarak bunu kamuoyuna sunuyorum.
Ayrıca
Danıştay yürütmeyi durdurma kararı vermemiş ki...
Akbulut süreci beklemeye alıyor.
5- Merve Kavakçı hadisesindeki bu ani değişiklik,
AB'ye tam üyelik arifesinde oluşumuzdan kaynaklanıyor olabilir.
Giderayak yanlış bir imaj çizilmek istenmemiştir.
HEP milletvekillerine
Meclis çıkışında tutuklanırlarken yapılan muamelenin kaba sabalığı, onların özdeki yanlışlıklarını dahi ikinci plana itmişti.
Şimdi bir kadın milletvekilinin gözaltına alınışı da
Batı kamuoyunda çok ters etki yapabilir.
Ama dışarıyı kurtarsa bile, ölçüsü kaçmış konuşmaların içte bazı sarsıntılarına işaret edelim.
Bundan böyle laisizme sahip çıkmak isteyen savcılar ve hakimler, önlerinde
Nuh Mete Yüksel örneğini bulacaklardır.
6- Türk kamuoyu da şaşırmış durumda.
Birkaç ay önce
Başbakan Bülent Ecevit'i en ağır sözlerle kınayanlar,
Merve Kavakçı ve çevresiydi.
Şimdi
Başbakan Ecevit'e alkış tutanlar da
Merve Kavakçı ve onu destekleyenler.
Kim yer değiştirdi? Ya da kimler?
Sonuç...
Bir yanlış ve o yanlışı düzeltmek için bir başka yanlış...Oysa bilinen bir gerçektir ki, iki yanlış bir doğruya eşit değildir.
Yazara E-Posta: gcivaoglu@milliyet.com.tr