Toz duman arasında sapla saman karışırken iki siyasal oluşumun eskizleri görünürlük kazanmaya başladı.
A&G 14-16 Kasım arası nabız tuttu.
Mustafa Sarıgül’ün Değişim Hareketi’nin yüzde 2-3’ten sıçrama yaparak oylarını yüzde 8,7’ye çıkardığını saptadı.
Daha siyasi parti statüsüne geçmeden bu oran önemlidir.
Yüzde 10 barajını şimdiden aşmaya çok yaklaştı.
Elbette siyaset sürprizlere açıktır ama şu manzarada yüzde 1,3 oy farkını önümüzdeki süreçte yakalaması ve geçmesi olasılığı hiç de az değil.
Peki bu oylar nereden geliyor?
Partiler karması
A&G’nin başkanı Adil Gür’e göre parlamentoda temsil edilen üç büyük partinin oylarında gerileme var.
CHP yüzde 24,6’dan yüzde 21,7’ye düşmüş. Kaybı yüzde -2,9...
AKP oyları yüzde 35,7’den yüzde 33,7’ye gerilemiş. Yüzde 2 oy yitirmiş.
MHP -az da olsa- oy kayması ile karşı karşıya. Yüzde 16’dan yüzde 15,2’ye geri hareketi var.
Bu kayıp oylar toplandığında ve Sarıgül hareketinin zaten var olan yüzde 3 oylarına eklendiğinde yüzde 8,7’lik oyların kaynakları ortaya çıkıyor.
İlginç olanı her üç partiden de bir “oy karmasının” Sarıgül hareketine yönelmesi.
DTP’nin yüzde 6,6 ve Saadet Partisi’nin de yüzde 3,9’da kaldıklarına işaret edeyim ve gene Sarıgül’ün Değişim Hareketi’ne döneyim.
Sarıgül’ün handikapları şöyle...
“CHP’li küskünlerin toplandığı bir parti görünümü” bu hareketin aleyhine olur.
CHP’li seçmenin bir bölümünün gönlü Sarıgül Hareketi’ne kaysa bile “CHP oylarını bölmemek için” oyunu vermeyebilir.
CHP’li küskünlerle oluşan bir “türev parti” görüntüsünü vermemek ve eski CHP’li saygın isimlerin yanı sıra Özal’ın kurmaylarından, Doğru Yolculardan, Milliyetçi kanattan da katılımlar vitrine konulmalıdır.
Sanıyorum böyle isimlerle dirsek temasları var.
İkinci “en iyi...”
Mustafa Sarıgül üzerinde biraz fazla durduğum yorumunu yapanlar olabilir.
Ancak A&G’nin araştırması başka bir sürprizi daha ortaya koyuyor.
“Tayyip Erdoğan’dan sonra kim Başbakan olsun” sorusuna en yüksek oranda cevap “Mustafa Sarıgül” olmuş.
Her partiden de aynı cevabın gelmesi ilginç...
Yani AKP, CHP, MHP’lilerden “ikinci en iyi” olarak onun adı gösteriliyor.
Neden acaba?
Galiba Erdoğan ile Sarıgül’ün tabanları aynı kesim; “ekonomik durumları iyi olmayanlar, dar gelirliler ve ilköğretim düzeyinde eğitim almış olanlar.”
Tepkili olanlar.
Gündem de “irtica, laiklik, açılım, statükoculuk, bölünmek, AB’den Ortadoğu eksenine kaymak, Ergenekon, asker, yargı, Anayasa değişikliği” gibi bu kesime “soyut” gelen söylemlerle yaraya merhem olmuyor.
Elbette bunlar demokratikleşme için çok önemli.
Elbette konuşulmalı, tartışılmalı.
Ama...
“Aş ve iş” konuşulmuyor.
Halk yığınlarının öfkeyle burnundan soluduğu darlık sanki hiç görülmüyor.
İktidarın böylesi bir gündem işine geliyor fakat ya muhalefetin iktidar tarafından dayatılan ve ekonomik sorunları teğet geçen bu gündemin peşine takılması?
İşte “C” ve “D” sosyal katmanlarda tepki birikimi bu nedenle kendine yakın olacağını hissettiklerine yöneliyor.
ALEVİ OYLARI + YENİ SOL
Dünkü Milliyet’te Devrim Sevimay’ın önemli bir haberi vardı.
Alevilerin başta SHP olmak üzere sol partiler ve “sol”un güvenilir isimleriyle yeni bir parti kurma projesi.
İlk aşamada doğru bir teşhisle yola çıkılıyor.
Dersim tartışmasından sonra CHP’ye soğuk bakmaya başlayan Alevi kesiminin oylarını “sol”da yeni bir soluk arayanlarla bütünleştirmek teorik olarak kulak tırmalamıyor.
Türkiye nüfusunun yüzde 6-10’u olarak tahmin edilen Alevi yurttaşların CHP’den uzaklaşsalar bile AKP’ye oy verme olasılığı yok denecek kadar az.
Ama “kendilerinden” diye gördükleri yeni bir partiye yönelmeleri umulabilir.
Fakat Sarıgül Hareketi’nin önündeki soru işareti, bu yeni partinin de handikabı olabilir.
Yani...
“Barajı aşamayacaksa acaba CHP oylarını bölecek bir yanlışlık mı yapmış oluyoruz?” sorgulaması belirleyicidir.
Her iki oluşumun da öncelikli hedefi barajı aşabilecek potansiyele sahip olduğu kanısını verebilmektir.
Ayrıca...
Dededen bu yana 3-4 nesildir CHP’ye oy verenlerin kolay kolay bu kökten ayrılmaları beklentisi de abartılı olmamalı.