DEDELER istemeyerek de olsa torunlarını bazen ağlatır.
Aşık Veysel de ŞEFFAF ODA’da konuk olan torunu Çiğdem Özer’i ağlattı.
Kara Toprak’ı, Uzun İnce Bir Yoldayım’ı dinlerken, Çiğdem torunun gözleri buğulandı.
Ne zaman ki Aşık’ın hasta yatağında sazını öperek veda ettiği kareler ekrana geldi, işte o zaman damlalar iri iri ışıklandı.
Sonra Aşık “mezarımın üstüne taş koymayın. Beton koymayın. Toprağı, çimeni ezmeyin. Mezarımda ot çıksın, kuzu, koyun yesin süt olsun, et olsun. Çiçeklerden bal olsun” dediğinde, o damlalar yanaklara yuvarlandı.
Aşık Veysel “Kara Toprak” diyor, kendisi de toprak renginde. Sivas’ın dağ köyünden sesleniyor...
Torunu Çiğdem Özer ise Sabancı Center’da çalışıyor.
Sarı saçlı ve mavi gözlü.
Fakat... Sanki ruh bütünü; dedesinin bütün türkülerini, nefeslerini biliyor.
Duygularını yüklüyor.
Dedesinin bütün yaşam öyküsünü ayrıntılarıyla anlatıyor.
Çiğdem, Aşık Veysel’in en küçük kızının en küçük kızı.
Adını da dedesinin en sevdiği çiçekten ve “Çiğdem der ki ben alayım” diye başlayan türküden almış.
Sivas’taki dede köyünde Aşık Veysel’in evi müze olmuş.
Çocuklarının da evleri var.
Aile her yaz birkaç hafta köyde toplanıyor, birlikte yiyor, içiyor, türkü söylüyor, türkü dinliyor.
Veysel dedeyi anıyor.
Aşık Veysel’in ölüm döşeğinde doktorlar için, “mümkün olsaydı, Atatürk’ü kurtarırlardı” sözleri ne güzel...
Aşık Veysel’in ölümünün 36. yıl dönümü sürecinde ŞEFFAF ODA’nın konukları Kıraç ve Çiğdem Özer.
GİTARIYLA KONUŞAN ADAMKIRAÇ henüz delikanlı... Bağlama çalıyor ama gitarla tanışmışlığı yok. Hocası ona ikinci el bir gitar hediye ediyor. Kıraç’ın ne hoca tutacak, ne nota alacak parası var...
Gitarı karşısına koyuyor. Ve konuşmaya başlıyor.
“Başka olanağım yok. Seni nasıl çalacağımı, bana sen öğreteceksin.”
Bitkilerle, hayvanlarla da konuşulur.
Anladıklarına inananlardan biri de benim.
Ama... Gitarla konuşulduğunu ve hele ondan hocalık istendiğini ilk kez duyuyorum.
Çok güçlü bir istek, mucizeler yaratır.
Kıraç, parmaklarını kanatırcasına, gitarın telleri üzerinde elleri uyuşuncaya kadar çalışıyor. 1 hafta sonra ilk melodiler çıkmaya başlıyor.
İşte başarılı müzik adamının, yolculukta ilk adımları...
O gitarın hâlâ başucunda durduğunu söyledi.
Ona bir de isim takmış: “ Kaf-ı sabah.”
Anlamı, Kaf Dağı’nın arkasındaki sabah... Sonraları gitar sayısı elbette artmış. Hepsinin bir adı var.
Kıraç bir rockçı ama özü türkücü.
Son çıkardığı albümü Garbiyeli’de türküler çalıp söylüyor.
Kıraç, bir Aşık Veysel tutkunu. Onun müziğine, vecize gibi söylemlerine saygıyı da kapsayan ama çok ötesine taşan duygulara sahip.
Veysel’i daha bebeklik çağlarında babası tarafından algıladığı için, onun de-yişlerini gitarıyla da çok güzel ve derin yorumluyor.
Garbiyeli, Kahramanmaraş’ta esen bir rüzgârın adı.
Garp yelinden türemiş.
Anlamı, batı rüzgarı...
Kıraç’ın gitarla türkülerini de Anadolu’daki batı yeli olarak hissediyorum.
Kıraç’ın ŞEFFAF ODA’da, Aşık Veysel’in torunu Çiğdem Özer’le söyleşisinde bir başka lezzet vardı.
İKSV: KÜRTLERLE DANS İKSV’nin 28. Film Festivali, Türkiye için güncel bir konuyu işleyen “HOŞ GELDİNİZ (WELCOME)” ile açıldı.
Fransa’nın kuzeyindeki Pas de Calais kıyılarında kaçak göçmenler toplanır.
Hedefleri Manş’ın öte kıyısındaki İngiltere’ye geçebilmektir. Onlar arasında İngiltere’de yaşayan Iraklı bir Kürt kızına aşık Iraklı Kürt genci Bilal’in öyküsüdür bu. Tüm umudu Manş’ı yüzerek geçmek ve böylece kaçak olarak İngiltere’ye girebilmek, sevgilisine kavuşmak... Çoğu Kürtçe, zaman zaman Türkçe bir Fransız yapımı bu. 2009 Berlin-Panorama Avrupa Sinemaları ödülünü almış.
Filmde oynayanlar da Türkiye kökenli bir Kürt kızı ve delikanlısı.
Yönetmen, Philippe Lioret. Aman aman değil ama seyredilir bir film.
Listede gerçekten görülmesi gereken filmler var.
Yerli yapım filmlere de Altın Lale verilecek.
İKSV Film Festivalleri birbiri ardına düşen cemrelerden sonra yüreklerimizi ısıtan, içimizi aydınlatan asıl bahar müjdecisi.
Gecenin gösterisi ise, Candan Erçetin, Şevval Sam ve Melike Demirağ’ın tek tek şarkılardan sonra hep birlikte sahne alarak “Arkadaş”ı söylemeleriydi.
Şevval Sam gene sürpriz yaptı. İngilizce de söyledi. Gene çok iyiydi.