Bugün 15 yaşlarındaydım.Orada bir arkadaşım oldu.İstanbul Avusturya Lisesi'nde okuyordu.Babasını yitirmişti. Burslu yatılı öğrenciydi.Birbirimizi sevdik. İki iyi dost olduk.Tatilde başlayan arkadaşlığı, yaşam boyu sürdürdük.Aradan bir süre geçti. Bana "mimari okumak için Almanya'ya gideceğini" söyledi.Hem çalıştı, hem okudu. Fakülteyi başarıyla bitirdi.Bir ara İstanbul'a gelerek, askerlik sonrası çalışmayı denedi ama anladı ki, bu olacak şey değil.O zamanki inşaatçı kafası bugünkülerden çok farklı.Okuduğu kent Stuttgart'a döndü.İki Alman ortakla bir mimarlık bürosu açtı.Bugüne kadar 500'den fazla yarışmaya katıldılar.Çoğunu kazandılar.Almanya Milli kütüphanesi, 12 bin kişilik Leipzig Arena, Oldenburg kentinde basketbol kompleksi bunlardan birkaçı...Son olarak da 2006 FIFA Dünya Kupası için Stuttgart'taki Gottlieb Daimler Stadyumu da onun imzasını taşıyor.Mete Arat, Galatasaray'ın Seyrantepe'de yükselecek yeni stadının da mimarı.Türkiye'nin büyük şansı, şu süreçte Avrupa'da büyük stadyumların yapılmakta olmayışı.Arat ve ekibi aslında katkıları hiç temin edilemeyecek firmaları her alanda bu stat için kazanmışlar. Çok farklı alanlarda en modern mühendislik hizmetlerini, uzman şirketlerden sağlayacaklar.Yani sadece mimari tasarım değil, bu da çok önemli.Fakat...Bu kadar önemli bir diğer konu da, yeni stada ulaşım...Çevre yolları, metro, stadın inşa hızıyla paralel yürümeli.Aksi halde, Olimpiyat Stadı'nın ulaşım zulmü burada da yaşanır.Stadın yapım ihalesini de daha mimari bürosunu açmadan, henüz kademi son sınıftayken müthiş bir su topu oyuncusu olarak tanıdığım Eren Talu kazandı. O da -herkes biliyor- çok iyi bir kariyer çizgisine sahip. İkisiyle de gurur duyuyorum. Karadeniz kıyısındaki Amasra adlı cennet, Ankara bürokratlarının -alternatif- yazlık tatil yöresiydi. Giuseppe Farina, Aria'nın kurucusu ve ilk genel müdürüdür.İtalyan pasaportu taşısa da, artık bizler kadar Türktür...Galatasaray-Sion maçı için perşembe gecesi Ali Sami Yen'deydik.Sonuç tahminimi sordu."5-0" cevabını verdim. GS'nin ağlarına son dakikalarda takılan o "bonus" golü saymazsak, tahminim tutmuştur.Dün telefonda "hava durumu tahminin isabetliydi" diyordu.Keşke hep böyle tahminler yapabileceğim istikrarlı performansı gösterse Cimbom...Şimdi bile içimden "İnşallah lig maçında kötü sürpriz yapmazlar" diye düşünüyorum.Ağzımdan çıkanı, zihnimden geçeni yel alsın. Skor levhasında yazılı olanı fazlasıyla hak eden bir oyun çıkardı GS.Lincoln ve Arda "etkin" oldukları kadar zekâ ve akıl örnekleri de veriyorlardı.Kendi ekseninde bir dönüş, bir bel hareketi, 3 rakibi eksiltiyordu. Ümit'in perdeyi açan ve sonra onu izleyen, skor levhasına 2 yazdıran golü elbette güzeldi.Ama...Tribünlerin dakikalarca onun adını anan korosu, bir futbolcu için unutulmaz armağandı.Lincoln'ün ve Arda'nın golleri ise, birer başyapıttı.İsmail Bouzid son dakikalarda girdi ve net bir gol attı.Altyapıdan gelen Barış ve Uğur çok iyiydi.Sahadaki GS'nin müthiş hırsı, kazanmaya odaklanışı en iyi işaret...Bu kadar artıdan sonra gelelim eksiye...Ali Sami Yen, bunca anılarımızı taşıyan bir GS anıtıdır.Fakat...Hali, artık içler acısı... Üzüncü verici.Girişinden tribünlerine, localardan VIP sıralarına kadar çağın çok gerilerinde kalmış bir döküntü...Güve yemiş, tozlanmış bir eski kaşmir kumaş gibi...Keşke Fenerbahçe'nin yaptığı gibi, bu tarihi stadı, parça parça yeniden yapabilseydik. Gurur duyacağımız bir tesisi, gurur duyduğumuz mazinin mekânından ayırmasaydık...Bunun yapılma olanakları da vardı.Olmadı... Olamadı.Ancak...Tesellimiz var.Yılan hikâyesine dönen Seyrantepe projesi için nihayet düğmeye basılmış bulunuyor. Çizeni de dostumuz, yapacak olanı da arkadaşımız. gunericivaoglu@milliyet.com.tr BENCE 5-0