Bu dil sürçmesi belki de bilinç dışı bir gerçekle bağlantılıydı."Psikanaliz"de karizmatik liderlerin, onları izleyenler tarafından hem baba, hem de anne olarak algılandıkları hakkında pek çok bilgi var. (*)...................Atatürk, sabahın alacakaranlığında daha çocukluk arkadaşı Nuri Conker'le at binerdi. Bugün "Anıtkabir"in bulunduğu çıplak tepeye giderlerdi, atlarının sırtında soluklanırlardı. Oradan güneşin Hüseyin Gazi sırtlarından doğuşu çok güzeldir.Acaba o tepeye gömüleceğini hiç aklından geçirmiş miydi?...................Küçük Mustafa'nın daha önce doğan kardeşleri hep ölüyordu. Bunlardan Ahmet'in cesedi kıyıya ya da dereye yakın bir yere gömülmüştü.O gece mezarı sel basmış ve ceset gömüldüğü yerden çıkmıştı. Cesedi yabani hayvanlar paramparça etmişti.Küçük Mustafa, ölen kardeşlerinin kaderini yaşamaktan ve kronik bir şekilde yas tutmakta olan bir anneye sahip olmaktan kendini korumak amacıyla "kendi iç gücüne" dönmüştü.Çocuk zeki ise, kendi iç gücüne dönüş "erken olgunlaşma" ile sonuçlanır. "Özgüven" kişiliği oluşur.Mustafa Kemal, travma geçiren ulusların, toplulukların "Şimdi biz kimiz?" sorusuna yanıt olarak "özgüven" kişiliğini ulusuna da yansıtmıştır.Ulusu eskilerden arındırmıştır.Fes, Arapça harfler, eski hukuk, Arap ve Fars izleri atılmıştır.Öyle ki...Atatürk kendi adındaki "Kemal"i de "Kamal"a çevirmeyi düşünmüştü.Bunun nedeni, onun için çok açıktı... "Kemal" Arapça kökenliydi.Bir ara "Kamal" adıyla basılmış bir kartı bile vardı.Siyasal Bilgiler Fakültesi'ndeki bir kitabede adı, "Kamal" olarak yazılmıştı.Ancak..."Kemal" adını değiştirmek pratikte uygun olmadı. Bunun yerine Atatürk imzasını, "Kemal Atatürk" olarak atmaktan vazgeçti ve "K. Atatürk" olarak atmaya başladı.Araplara karşı duyduğu bir küçümsemeden değil, Arapçanın genel olarak halkı modernleşmekten geri tutan zihniyeti ve dini yobazlığı simgelediğini düşündüğü için.......................Atatürk'te "bilinç dışında" bir ölümsüzlük inancı vardı.Ölümsüzlük, bireyin ülküleştirilmiş bir toplumsal sistemle bütünleşmesi olarak görülebilir. Bireyin fizyolojik ölümünden sonra ideolojik olarak yaşamını sürdürdüğü bir ütopyayla bütünleşmesi olabilir.Atatürk, yeni, laik Türkiye kimliğinin "ülküleştirilmiş" ve "modernleştirilmiş" bir sistem olarak ilelebet (sonsuza dek) yaşayacağını düşünmüştü.O öldükten sonra da Türkiye'de "ölümsüz Atatürk" olarak anılması ilginç değil mi?Ölümüne yakın yıllarda evlatlık aldığı küçük kız çocuğuna "Ülkü" adını vermesi rastlantı değil.....................Prof. Vamık Volkan'ın el yazısıyla yazdığı bir mektup şöyle başlıyor:"Sayın Cıvaoğlu,Atatürk'ün yarattığı Türk kimliğinin yıpratılması beni çok üzüyor..."Mektubun ekinde de yukarıda bir bölümünü yansıttığım konuşmasının metni vardı.Ankara Üniversitesi salonuyla sınırlı kalmaması için bu köşeye aldım.Yarın devam edeceğim....................(*) "Atatürk" Soyadı, Modern Türk Kimliği ve Bu Kimliği Koruma Sorumluluğu/Prof. Dr. Vamık Volkan/Atatürk'ün 125. Doğum Yıldönümü, Anma Töreni-Ankara Üniversitesi, 5 Ekim 2006. g.civaoglu@milliyet.com.tr Atatürk'ün ölümünden 4 yıl önce 24 Kasım 1934'te özel bir yasa, Gazi Mustafa Kemal'e "Atatürk" soyadını verdi. Bu yasa ve Mustafa Kemal'in "Atatürk" soyadı Ankara Radyosu'nda açıklanırken, spikerin bir dil sürçmesi nedeniyle, yayın sırasında "Anatürk" diye okundu.