Cevap:"İşi bu hale getirmezdi ki..."Gerçekten Türkiye çok zorlu iki sorunla burun buruna.Önce birincisi... Atatürkün ölüm yıldönümünde iki soru: "Atatürk sağ olsaydı, 17 Aralık öncesi Kıbrıs Rum Kesiminin VETO tehditleri... Ve sonuna yaklaşılmakta olan KERKÜKÜN KÜRTLEŞTİRİLME SÜRECİ karşısında ne yapardı?" Rum Yönetimi Başkanı Papadopulos, gittikçe daha yüksek perdeden, "Türkiyenin Kıbrıs Rum devletini - resmen - tanıması gerektiğini, aksi halde, ABnin Türkiyeye tarih vermesi kararını - veto - oyuyla engelleyebileceğini" söylüyor.Brüksel doruklarında genel kanı, "Fransanın 17 Aralıkta bir şekilde - EVET - için ikna edileceği ama Türkiyenin ciddi bir bedel ödemedikçe, Kıbrıs Rum devleti engelini aşamayacağı" yolunda...Bu ne demek?Türkiyenin Kıbrıs Rum Yönetimini, tıpkı, BMnin ve ABnin olduğu gibi adanın tek meşru devleti olarak tanıması...Bunun bir adım ötesi ise "KKTCnin, onu tanıyan tek devlet Türkiye ile ilişkilerinde de meşruiyetini yitirmesi ve adanın kuzeyinde bir toplum statüsüne dönüştürülmesi... Kuzeydeki Türk Silahlı Güçlerinin ise AB üyesi devlet topraklarında işgal kuvvetleri haline gelmesi..."Böyle bir isteği, AKP dahil, Türkiyede hiçbir hükümet yerine getiremez.Peki ne olacak? Rumun veto kartı Kıbrıs Rum Yönetiminden sızan "derin iç bilgiler" var. Kıbrıs Rum Yönetimi, 17 Aralıkta Türkiyeye tarih verilmesini - veto - ederse, bunun sonucu "Türkiyenin ABden tamamen kopması" olabilir.Öyle bir süreçte, Rum Yönetiminin elinde, Türkiyeyi yönlendirecek koz kalmayacaktır. Kıbrısın kuzeyindeki topraklarla bütünleşmek hayal olacaktır. Bu "kopma" süreci, "geleneksel Rum politikasına" da aykırıdır.Ayrıca, son referandumda çoğunlukta olan "HAYIR" oyları iyi okunmalıdır. Bu "HAYIR"lar, Türklerle eşitliği içe sindirememek diye tercüme edilmelidir. Ama... "Rum kesimindeki milliyetçi duyguların, kuzeyin tümüyle kaybını kabul edemeyecek kadar radikal" olduğunun da altını çizmektedir.Kuzeyi, tümüyle ve dönüşü olmayan bir şekilde kaybettiren politika ve politikacılara güneyde geçit verilmez.O halde, belki kafalarında "17 Aralıkta engel koymamak, ama, Türkiyeyi içeri aldıktan sonra burnuna - güya - halka takıp müzakere yıllarında istediği yere sürüklemek tezgahı" olabilir.Daha Hükümetlerarası Kurulda müzakerelerin - fiilen - başlatılma aşamasından itibaren, her adımda, süreci durdurmak kozu az şey mi?Bu da 17 Aralıkta "veto" oyu olasılığı kadar tehlikeli. Burnuna halka Türkiyeden bakınca...Birinci olasılık... "17 Aralıka kadar ya bizi Kıbrısın meşru devleti olarak tanırsın ya da biz Türkiyeye tarih verilmesi için EVET oyu kullanmayız. Engelleriz" dayatmasıdır... O dayatmaya - şu aşamada - hiçbir hükümet baş eğemez... AKP de...Ama... Tarih alınamazsa da, AKPnin son iki yıl boyunca sürdürdüğü tüm politikalar iflas etmiş olur. AKP, yüzde 70i bulan AB yanlısı halkın desteğini yitirir. Zemberekler boşanır.Bu fay yırtılmasının sonunda, görülebilen en hafif olasılık, erken seçimdir.İkinci olasılık... Rum Yönetiminin "17 Aralıkta - veto - kullanmaması ama, Hükümetlerarası Kuruldan müzakerelerin, - fiilen başlama aşaması dahil - her adıma ipotek" koyabilmek tezgahıdır.Rum Yönetiminin adadaki tek meşru devlet olarak tanınması koşulu Türkiyeye yıllarca dayatılır da dayatılır...Atatürk sağ olsa ne yapardı?İşi bu hale getirmezdi..."Rum Yönetiminin AB üyesi olması, sırf Türkiyenin adaylığının tanınması uğruna" kabul edildi...Atatürk herhalde bir kurmay kuralını anarak başlardı söze:"Muharebenin başlarında yapılan vahim hata, sonunu da belirleyebilir..."Diliyoruz, bir çıkış yolu bulunsun.Sağduyu, iki tarafın da ortak yararı......."Yarın: Atatürk sağ olsaydı Kerkük sorununda ne yapardı? Bu sorunun cevabı daha da çetin..." g.civaoglu@milliyet.com.tr Türkiye açmazı