Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları

SURİYE ve Türkiye hudut boyunca ve özellikle Hatay coğrafyasında yığınak yağıyor.
Tanklar, füzeler...
Türkiye’ye Hatay’ı kazandıran Atatürk stratejisini ve kriz yönetimini hatırlamakta büyük yarar var.

Atatürk ve Hatay

.....................
Atatürk zamanlama hesabını doğru yapmıştı.
Hatay için bastırdığında İnönü’nün uyarısı ve onun karşı görüşü bakın nasıl olmuş:
İnönü “- Fransa’nın Suriye’ye yakın ilgisini biliyorsun.
Hâlâ Kurtuluş Savaşı’nın yorgunuyuz, yara sarıyoruz.
Ya Suriye yüzünden Fransa ile savaş çıkarsa?
Bunun riskini göz önünde tutmalıyız.
Tehlikeli değil mi?”
Atatürk “- Fransa’yı hiç merak etme.
Fransa’nın iki yanında iki bela gittikçe büyüyor.
Bir tarafında Hitler ve onun Nazi Almanya’sı öteki tarafında Mussolini ve onun Faşist İtalya’sı...
İkisi de ihtiraslı.
Avrupa’ya egemen olmak onların ortak sevdaları.
Hitler çok daha tehlikeli.
Kafasında Fransa’yı yutmak var.
Bariz bunun farkında ve haklı olarak endişeli.
Kısacası...
Fransa kendi derdinde.
Burnunun dibindeki Almanya ve onun yardakçısı İtalya tehlikesine karşı ne yapacağını bilmezken binlerce kilometre uzaktaki Suriye’nin yardımına mı koşacak.
Hiçbir menfaatinin kalmadığı Suriye’ye kuvvet mi gönderecek?
Kuvvetini mi bölecek?
Mümkün değil.
İçin rahat olsun.
Suriye yapayalnız...”
.........................
Atatürk Suriye’ye bastırmaya devam etti.
Suriye hiçbir dış destek bulamadı.
Hatay Türkiye’ye ilhak edildi.
Suriye’nin bu kuyruk acısı hâlâ şifa bulmamıştır.
Hâlâ çoğu resmi Suriye haritasında Hatay’ı kendi sınırları içinde göstererek bir hayal sürdürür.

2012 SURİYE’Sİ YALNIZ DEĞİL

Haberin Devamı

ANKARA’NIN Suriye değerlendirmesi yaparken Atatürk’ün analitik düşünce sisteminden ve kurmay görüşünden esin alması yararlı olur.
Suriye yalnız değil.
Arkasında bir dünya devi olan Rusya var.
Her şey bir yana Rusya’nın Akdeniz’deki tek deniz üssünün Suriye’de olması bile çok önemli.
Çarlık Rusya’sından bu yana Rusya’nın hedefi olan “sıcak denizlere inmek” politikasının hayata geçirildiği yerdir o üs...
Elden çıkarmak en son kabul edeceği şeydir.
Yaşam damarından birinin kesilmesini kabul etmez.
Amerika’nın ve diğerlerinin öncelikle Rusya’nın bu kaygısını gidermedikçe diplomasi yoluyla bir sonuç alması mümkün değil.
Ayrıca...
Nükleer silahın eşiğinde olan İran da Suriye’yi destekliyor.
Türkiye, ne Rusya’yı ne İran’ı göz ardı edemez.
Enerji damarları Rusya’dan ve İran’dan beslenmekte.
Vanalar bırakın kapatılmayı, kısılırsa bile Türkiye çok zorlanır.
BM Güvenlik Konseyi’nde, Suriye’nin desteklerine Çin’i de ilave ediniz.
Bu tablo iç açıcı mı?

Haberin Devamı

GÜÇ SINIRINI BİLMEK

ATATÜRK’ÜN psikolojisini anlatan Prof. Vamık Volkan şöyle bir tespit yapar.
Mustafa Kemal’in babası Ali Rıza Efendi gümrük memuruydu.
Mustafa Kemal daha çocukluk yıllarında “sınır” kavramıyla tanışmıştı.
Evde günlük konuşmaların arasında “sınır” sözcüğü sık sık geçerdi.
Bu sözcük Atatürk’ün bilinçaltını etkilemiş ve sonraki yıllarda tahlillerinin önemli bir unsuru olmuştur.
Coğrafi sınır kadar kendi gücünün, silahlı kuvvetlerinin, devletinin gücünün sınırı nedir?
Bu soruyu hep göz önünde tutmuştur.
Atatürk o nedenle daha genç bir subayken ve Osmanlı İmparatorluğu sınırları çok daha genişken o ileriyi görebiliyordu.
İmparatorluk içindeki ulusalcılık eksenli kopmaları yaşıyordu.
İleride devletin sınırlarını kafasında çizmişti.
“Misak-ı Milli” işte bu sürecin ürünüdür.
O zaman ilerideki devletin sınırlarını belirleyen Misak-ı Milli’den tek kayıp Musul’dur.
.......................
2012 Türkiye’sinin de güç sınırları gerçekçi olarak görülmelidir.
“Bölge liderliği ve yeni Osmanlıcılık” gibi gazlar hem tehlikelidir.
Hem de bölgenin diğer ülke yönetimlerinde alerji yaratmaktadır.
Üstelik gerçekçi de değil.
Türkiye ekonomi ve Avrupa Birliği ölçütlerinde siyasi mesafeler aldı.
Fert başına milli geliri 10 bin doları aştı.
Bankaları sağlam.
Bütün bunları kumun petrolle çamurlaştırdığı Ortadoğu bataklığına doğru sürüklemek tarihi yanlış olur.
Bir de “Suriye hududu boyunca, sınırın öte tarafında güvenlik koridoru açmak meselesi” var ki bu içimizi de karıştırabilir...
O da başka bir yazının konusu...