Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları

İDDİANAMENİN sonuna hâlâ gelemedim. Ancak bazı izlenimlerimi yansıtabilirim:

1- Demokratik rejim adına "tabular" ortadan kalkıyor.
"Dokunulmaz" sanılan ve sayılanlar için "darbe girişimi" davaları açılabiliyor. Orgeneraller, oramiraller de sorgulanabiliyor.
Oysa...
Özellikle 27 Mayıs 1960 İhtilali’nden sonra pek çok darbe girişimi konuşuldu. Darbeler oldu. Bunların hiçbiri yargı önüne getirilmedi. Demokrasi üzerine örtülmüş olan şal kaldırılmakta.
Öte yandan... Kimseye "yargısız infaz" yapılmamalı... Belki iddianamede suçlanan komutanlar yargı süreci sonunda beraat de edebilirler.
Ancak...
Bundan sonraki darbe girişimleri için artık "caydırıcı" bir dönem başlamış oluyor. Darbe girişimi bir yana, darbeyi aklından geçirenler bile duraklayacaktır.
2- Ergenekon ile birlikte "darbe" ve "darbeciler" ifadeleri yaygındı. 2. iddianamede ise bazıları için "şüpheli (zanlı)" bazıları ise "sanık" ifadelerinin kullanılması hukuk diline ve hukukun esasına uygundur.
Nitekim medyada da "darbe girişimi" ifadeleri yer aldı.
"Yargısız infaz" yapılmadan gösterilen bu özen hukuk devleti için önemlidir.
Aksi halde yargı üzerinde de kamuoyu baskısı oluşuyor.
3- Görevli mahkemenin iddianamede yer alan üç eski kuvvet komutanı için dosyalarının "tefrik edildiği" ifadesi düşündürücüdür.
"Tefrik'in nedeni" açıklanmış değil.
Yani...
"Üç kuvvet komutanının görevdeyken darbe girişimi içinde yer aldıkları" iddiası, konunun, askeri yargı alanına girdiği kuşkularına kapı aralıyor.
Çünkü ortada eğer bir suç varsa bunun kuvvet komutanlığının fiilen ifa edilmekte olduğu muvazzaf subaylık dönemiyle örtüşmesi, "Askeri yargının yetki alanına girer" düşüncelerini üretiyor.
Buna karşılık iddianame bağlamında "Darbenin Ergenekon davası kapsamında olduğu ve bu nedenle davanın görüldüğü mahkemenin yetki alanına girdiği" yolunda satırlar var.
Peki...
Eğer öyleyse, "üç eski kuvvet komutanın dosyalarının tefrik edildiği" ifadesinin gereği ne?
Orgeneral Eruygur ve Orgeneral Tolon'un emekliye ayrıldıktan ve sivil hayata geçtikten sonra da Ergenekon hareketi için de oldukları gerekçesiyle, sivil yargı önüne çıkarıldıkları yolundaki hukuk mantığı, bu tereddüdü besliyor.

Haberin Devamı

Konunun açıklığa kavuşması gerek.

Türkiye, demokrasi kadar, hukukun üstünlüğü kulvarında da sınavdan geçiyor.
Arabada atların birini öne, diğerini arkaya koymamak gerek. O nedenle Ergenekon sürecinde hem demokrasi, hem de hukukun üstünlüğü yan yana ve birlikte koşmalı. "Askere rövanş" coğrafyasına sürülmemeli.

Haberin Devamı

ÇOK YANLIŞ ŞEYLER BUNLAR

Atlar yan yana koşmalı

UĞUR Dündar'ın Ergenekon'un 2. iddianamesinde ailesiyle ilgili satırlara tepkisini tüm Türkiye izledi.
"Tüm Türkiye", çünkü sadece Dündar'ın akşam haberlerini sunduğu Star TV değil, büyük ve küçük bütün kanallar bu tepkiyi döne döne gösterdiler, tartışmaya açtılar.
Uğur Dündar Ergenekon davasında "sanık" mı?
Değil.
Peki, "zanlı" mı?
Hayır.
Uğur Dündar ile Ergenekon arasında örtüşen hiçbir şey yok.
"Teğet" bile geçmemiş.
O halde, iki gazetecinin internet üzerinden konuşmalarını yansıtan "Uğur Dündar ailesiyle" ilgili satırların iddianamede işi ne?
Dahası...
Dündar, iddianamede yer alan o satırların "gerçek dışı olduğunu" ekranlardan açıkça ilan etti.
"Doğruluğunu kanıtlasınlar mesleği bırakırım" diyecek kadar kesin konuştu.
Yani...
Bu satırların iddianamede yer alması hem gereksiz, hem de gerçek dışı.
Uğur Dündar sesleniyor, "Haklarımıza tecavüz edildiğinde yargıya gideriz ama ya bunu yargı yapmışsa o zaman nereye başvuracağız?"
Dündar çaresizlikle ekranda ellerini açıyor, "Öyleyse öldürün beni" diyor.
Uğur Dündar tepkisini ekrana taşıyabilen kamuoyunda etkili bir isim.
Ya böyle adalet kazalarının diğer kurbanları?..
Ergenekon davası için 2. iddianame üzerinde çalışılmış.
Üzerine gölgeler düşmemeli.