Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları

Yılmaz Özdil’in dün sabah Hürriyet’teki yazısını aynen yansıtıyorum. Harika bir “ayna!!”

AYNA

Nalıncı keseri
YARGITAY Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya, Anayasa Mahkemesi’nde kapatma davası açtı...
Bunu duyan Başbakan Erdoğan, hukuka büyük saygısı olduğu için, “Yargıya intikal eden konular üzerinde konuşmamız yanlış olur” dedi.
Meclis Başkanı Toptan da, devleti temsil eden, sorumlu bir siyasetçi olduğunu kanıtlayıp, “Türkiye bir hukuk devletidir, Anayasa Mahkemesi’nin en doğru kararı vereceğine inanıyorum, herkes hukuka güvensin, müsterih olsun” dedi.
Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin ise, her zamanki gibi mantıklı ve olgundu, “Adalet Bakanı olarak, yargıya intikal eden bir konu hakkında yorum yapmam uygun olmaz, ancak şunu söyleyebilirim ki, siyasilerin kendilerini, davranış biçimlerini çek etmelerinde fayda var” dedi.
Eski Adalet Bakanı ve şimdiki Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek ise, dayanamadı, vatandaşın duymak istediği en doğru cümleleri kullandı, “Hizmet için seçilenler, kavga çıkması, gerginlik olması için olaylara adeta çanak tutuyorlar, çok net iddia ediyorum, partinin kapatılmasını en çok siyasiler istiyor, yoksa bu kadar ahmakça politika güdülemezdi” dedi.
Ama ne zaman dediler bunları?
DTP için dava açıldığında! Ne diyorlar?
“Garabet...”
“Yüz karası...”
“Halkı da kapatın bari!”
“Görülmemiş utanç...”
“Savcı yargılansın!”
“Savcı da ölümü tadacak!” Zaten anlatmaya çalıştığımız bu...
Hukuk, bir gün herkese lazım!

4 AS
Uğur Dündar’ın Star’da ilk haber programını ilgiyle izledim.
“Zap stopper” bir program ve sunum.

AYNA

Yani, Uğur Dündar’ın zaten izleyicisi olanların ötesinde bir rastlantıyla takılanlar da kalır. Zaplamaz.
Dündar, zaten sevilen ve güvenilen bir gazeteci.
İlk günün programı için de birkaç gözlem yansıtayım:
Genelkurmay Başkanı Org. Büyükanıt’ın ilk program için özel röportajı ve CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın canlı yayında konuğu olması güzel başlangıçtı.
Kuzey Irak Harekâtı bağlamında karşı karşıya gelmiş gibi algılanan bu iki isim, söylemleriyle, o tür kaygıları geride bıraktılar.
Söylemlerinin bir gün sonra gazete sayfalarına ve TV ekranlarına yansıması haber değeri ölçütüdür.
Ama...
Benim asıl altını çizerek vurgulamak istediğim haber, Çin’den ve Türkiye’den esnaf düzeyinde paraleller kuran ekonomi röportajlarıydı.
Daha düne kadar bir avuç pirinç, birtakım pamuklu giysi karşılığı çalışan yoksul Çinli, hayat standardına, ekonomik-sosyal güvenceye kavuşmuş. Yüzleri gülüyor.
Türkiye’de ise esnaf, küçük sanayici kan ağlıyor. Örneğin... 8 tezgâhı olan bir atölye sahibi bile evine 1000 YTL götüremediğinden yakınıyor.
Ama, Çin’de herkes satışlarından memnun, çoğu, yılda 20.000 dolar kira veriyor. İzlerken hüzünlendim.
Bu çarpıcı ve yeni bir gazetecilik türü. Arkasında Yılmaz Özdil’in zekâsını da hissediyorum.
Dündar iyi bir kadro kurmuş.
Şimdi dört büyük kanalda gazetecilik kökenli dört anchorman.
Dördü de  başarılı. Dördüyle de beraber çalıştım. Keyifle izliyorum.
Ama doğrusu gözüm bir kadın anchor’ı da arıyor.