Toz duman arasında kafalar karışmasın. Askerin de nabzı tutularak çizilmek istenen Türkiye’nin Irak politikasının parametreleri şöyle:
1- ABD’ye Kuzey’den Irak’a giriş için olanak sağlanmasının koşulları:
a) BM’den, Irak’a müdahale kararı almalısınız.
b) BM, müdahale için Bosna’ya olduğu gibi NATO kuvvetlerini görevlendirmelidir.
2- ABD, Kıbrıs’ta çözüm için iki konuda ağırlık koymalıdır.
a) Yeni Kıbrıs’ın oluşumunda KKTC’nin "paydaş" değil, "kurucu devlet" statüsü vurgulanmalıdır.
b) Anlaşmadan sonra Kuzey Kıbrıs’a Rum nüfusunun göçü, Türkiye’nin AB’ye tam üyeliği tarihine paralel olmalıdır.
Annan planında bu değişiklikler için, ABD ağırlık koymalıdır.
3- Siyasi dayanışma için...
a) Harekât sonrası Irak’ta yeniden yapılanma konusunda Türkiye’ye şimdiden bilgi ve savaş sonrası masada yer alacağının güvencesi verilmelidir.
b) Bütün bunlar olduğu takdirde TBMM’den, ABD harekâtına uyum ve destek kararı çıkabilir.
Ama...
Hiçbiri yapılmadan sadece Türkiye’den üslerini, limanlarını, 80 bin ABD askerine Türkiye üzerinden Kuzey Irak’a geçit koridoru istemek, siyasi pratikten yoksundur.
O zaman TBMM’den karar geçmez.
Peki...
ABD’nin tavrı nedir?
Türkiye tarafıyla konuşurken ABD yetkilileri, BM denetçilerinin 27 Ocak Irak raporunda, "kitle imha silahları bulunamasa da, o silahların varlığı bağlamında, izlenim edinildiği" yolunda satırlar olacağını söylüyorlar.
BM’den yeni kararlar çıkarmak için çaba göstereceklerini tekrarlıyorlar.
Çıkmazsa?
ABD’ye göre, "Çok da önemli değil. Zaten daha önce alınmış 5 BM kararı, ABD’nin Irak’a - kitle imha silahlarının varlığı nedeniyle - silahlı müdahalesine olanak tanıyor."
"Vuracağız" sözcüğünün altını çiziyorlar.
Peki neden 10 yıldır beklediler?
Türk tarafına verdikleri cevap şöyle:
"Kitle imha silahlarının El Kaide ve benzeri terör örgütlerinin eline geçeceğinden ya da onlara verileceğinden kuşkuluyuz. Irak’a olan ilgimiz teröre karşı küresel mücadele planının gereğidir."
Bizim taraf soruyor?
"Bize sürekli olarak neler istediğinizi bildiriyorsunuz. Üslerimizi, limanlarımızı, 80 bin askerimize Kuzey Irak’a açılan Güneydoğu topraklarımızdan koridor...
Operasyonu nasıl yapacağınızı da anlatıyorsunuz.
Saddam’ın gözde Cumhuriyet Muhafızları’nın 2 tümeninden birini Güney’de yok ederken, diğerini de Kuzey’e kilitlemek planından söz ediyorsunuz. Böylece kuvvet ikiye ayrılınca ABD kayıplarının çok daha az olacağını ve operasyonun kısa sürede sonuçlanacağını söylüyorsunuz.
Peki, müdahaleden sonra ne olacak?
Nasıl bir yeniden yapılanma?
Türkiye’nin söz hakkı?
Kuzey Irak’ta Kürt devleti oluşumu?"
ABD tarafı bu sorulara cevap vermiyor.
AKP milletvekili Mehmet Dülger sorunun altını çizerek koyulaştırıyor:
"Ortada ittifak yok. Sadece ABD ile İngiltere ittifak yapmışlar.
Karar ve planlama sürecinde yokuz. Harekât sonrası için de güvence yok.
Sadece istiyorlar..."
AKP’nin sağduyulu bir milletvekili ise şöyle diyor: "Bütün bunları anlattığımızda, özellikle müdahale sonrası için sorularımıza ve güvence arayışlarımıza cevap vermiyorlar.
Biz de o zaman TBMM’den karar çıkartmamız zor deyince ‘BİZİ ÇOK ÜZMÜŞ OLURSUNUZ’ uyarısıyla karşılaşıyoruz.
Yani?
IMF’den karşımıza çıkacak (konulacak) zorluklara dokundurmalar var.
Aba altından IMF sopası gösteriliyor."
Bizim cevabımız?
"1974 Kıbrıs harekâtından sonra ABD, Türkiye’ye ambargo koymuştur.
Direndik, eğilmedik. Sonunda ambargoyu kaldırmak zorunda kaldınız.
Şimdi de duyarlı olan ekonomimiz ve IMF’yi gene ambargo silahı gibi kullanmaya kalkışmayın."
Ya Devlet Bakanı Tüzmen’in 350 işadamıyla Bağdat seferi?
Tüzmen’in, Yasin Ramazan ile el ele basın toplantısına girişi?
Bu görüntüler çok mu gerekliydi?
Coğrafyada ABD geçici, Irak kalıcı. Doğru...
Ama, Irak’ta Saddam’ın geçici olduğu da doğru.