Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları

Güneri Cıvaoğlu


Tarih... 9 Temmuz 1997 Çarşamba...
Saat
18.00 dolayları...
Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Erkaya, Büyükada - Heybeli'dedir.
Sivil giyimlidir.
Bİr süredir beklediği açıklama yapabilme onayı ve işareti, Genelkurmay'dan gelir.
Saat 19.30'da basın toplantısı yapacağı Genelkurmay'dan bildirilmiştir.
Oramiral Erkaya'nın , Gölcük'e dönmesi, askeri giysileriyle İstanbul'a, Donanma Komutanlığı'na gelmesi mümkün değildir.
İstanbul'a telefon edilir. Komutanın ölçüleri verilir. Dikimevindeki yazlık deniz subayı giysilerinden uygun ölçüde olanına, Oramiral apoletleri dikilmesi talimatı verilir.
Erkaya, Komutanlık'a ucu ucuna gelir.
Üniformayı giyer.
Gazetecilerin ve kameraların karşısına geçerek, açıklamasını yapar.
Telefonla, bazı televizyon haberlerinin canlı yayınına katılır.
Herşey bittikten sonra, yakınları "Komutanım... Basın toplantısını bir gün sonraya erteleyebilirdiniz. Kendi üniformanızı bile giyecek zamanınız olmadı" derler.
Erkaya'nın yanıtı şöyle olur:
"Şimdi rahatladım. Deniz Kuvvetleri'nin ve Türk Silahlı Kuvvetleri'nin üzerinde hiçbir gölge kalmamalıydı. Askerin, medyaya çıkmasına, ilke olarak, karşı olmama rağmen, bu defa durum farklıydı. Bunalım boyunca Anayasal meşru platformda kalmaya ve bütün söylemlerimizi Anayasa ve yasalar çerçevesi içinde tutmaya özen gösterdik. Gerçekleri, hemen söylemem gerekiyordu. Bunu yaptım."

Akşener'in "Darbe hazırlığı vesikası" diye ilan ettiği, köstebek Onbaşı Sarmusak'ın çaldığı kağıt, henüz açıklanmadı.
Bu evrakın kopyası, Erbakan'da, Çiller'de, Akşener'de var.
Bu metin, Deniz Kuvvetleri tarafından işleme konmadı. Gönderilmedi.
Gazetede çıkan ve televizyonlarda yayınlanan bilgi isteme emri ise, Komutanlık'ın alt birimlerine dağıtılan metindir.
Uygulamaya konmayan ham metin açıklanmadan, bir giz perdesi altında tutulmasının amacı, Silahlı Kuvvetler üzerindeki kuşkuyu sürdürmek.
Oysa... Edindiğim izlenime göre...
İki metin arasında, birkaç kelimenin ötesinde fark yok.
Üstelik...
Ne birinci ne de sonraki metinler Erkaya tarafından görülmüş değil.
O sırada sağlık nedeniyle yurt dışında.
Son bir yıldır önce Kardak Krizi, sonra irtica bunalımı nedeniyle ihmal ettiği bir rahatsızlığın bedelini ödüyor.
Ancak...
Erkaya, basın toplantısında, bunlara hiç değinmemiştir.
Bütün sorumluluğu, paratoner gibi yüklenmiştir.

1 - İrticaa karşı Genelkurmay'da Batı Çalışma Grubu'nun kurulduğu ilk kez 15 Mart'ta İzmir'de Genelkurmay'ın işadamlarına verdiği brifingde dile getirilmişti.
Daha sonra da tekrarlandı.
Kamuoyu için sır değil.
Gazetelerde yayınlanıyordu.
Yani...
Akşener, Çiller ve Erbakan bunu, ilk kez 21 - 22 Mayıs'ta vesika diye adlandırdıkları kağıt ellerine geçtiğinde "Batı Çalışma Grubu'nu öğrenmiş değillerdir."
15 Mart'
tan beri biliyorlardı.
Komutanlara tek bir soru sormamışlardır.
2 - Köstebeğin çaldığı kağıt, eğer bir darbe hazırlığı belgesi ise, aslan yürekli bacılar neden suspus kalmışlardır? O zaman iktidardılar. Komutanları emekli edebilirlerdi. Güçleri yetmiyorsa, Meclis kürsüsüne getirirler, halka şikayet ederlerdi.
Bunu da yapmamışlardır.
Üstelik...
Milli Güvenlik Kurulu'nda da, ağızlarını açmamışlardır.
3 - Aslında...
Onlar da, bunun ihtilal belgesi falan olmadığının... tam tersine, bir irtica ayaklanması olursa, Silahlı Kuvvetler'in duyarlı isimleri saptama çalışması yaptığının bilincindeler.
Fakat...
Bu kağıdı, darbe hazırlığı belgesi diye göstererek, Erbakan'ı korkutmuşlardır. Başbakanlığı Çiller'e devretmek üzere, istifa etmesini sağlamışlardır.
Şimdi, ister istemez, bu oyunu sürdürüyorlar.
Erbakan'ı aldatmak için "kurt geliyor masalını söyleyen yalancı çoban rolünü oynuyorduk " diyemezler ya!

Bir de demokrasiden ve bu hükümeti, Meclis'e kendileri gelmediği için, ordunun gönderdiğinden söz ediyorlar.
Şu konuşanlara bakınız!
Daha 15 - 20 gün önce, Erbakan, televizyon ekranlarında Orgeneral Karadayı'nın yanına yanaşıyor "Kuzey Irak'tan 100 bin ton buğday alalım mı" diye soruyordu.
Bu mu demokrasi?
Buğday almayı bile askere soruyor.
Çiller de, Karadayı'nın yanına yanaşıyor "Ben azınlık hükümeti kurmak istiyorum. Beni destekler misiniz" diye soruyor.
Karadayı'nın cevabı "Hükümet, Meclis'ten çıkar. Güvenoyunu ve desteği Meclis'ten alır" oluyor.
Şimdi... Bu Çiller mi, demokrasi savunucusudur?
DYP adına dün Meclis'te konuşan Ayvaz Gökdemir, başarılıydı.
Kişiliği ve mefkuresi olan bir politikacıdır. Talihsizliği, o konuşmayı, Başkan'ı Çiller olan DYP adına yapmasıydı.
Gökdemir'e, bu özdeşlik yakışmıyordu.
Her biri değerli olan kelimelerinin ve kişiliğinin başında, sanki bir sıfır vardı.

Yazara EmailG.Civaoglu@milliyet.com.tr