İsmail Cem, üç dinin kutsal şehri Kudüs'te "barış ayini" için nota derliyor.
AB'nin Ortak Dış Politika ve Güvenlikten Sorumlusu Solana'nın "Arafat ile görüşme isteği" İsrail tarafından geri çevrilmişken, İsmail Cem'e "evet" cevabı son aylarda ikinci pırıltıdır.
Birincisi, 11 Eylül'den sonra AB ile İslam Konferansı üyelerini bir araya getirmek refleksiydi. Felaket sonrası iki ayrı uygarlık arasında ilk "büyük buluşma" bu refleksle gerçekleşmişti. Fikrin sahibi ve girişimcisi Cem'di.
Tarihe yazılmış olan ve iki uygarlık arasında diyaloğu simgeleyen bir de deyim artık var: "İstanbul Ruhu..."
Cem'in Yunan Dışişleri Bakanı Papandreu ile İsrail'e giderek İsrail yöneticileri ve Yaser Arafat'la görüşmeleri, - yukarıda belirttigim gibi - üç dini ve üç uygarlığı buluşturmak girişimidir.
İkinci pırıltı olacak.
Aslında biri diğerinin devamı sayılabilir.
Dün telefonda söyleşirken İsmail Cem bu görüşü dile getirdi:
"Papandreu AB'yi temsil ediyor. AB üyesi Yunanistan'ın Dışişleri Bakanı. Ben de AB üyeliğine aday ve İslam Konferansı üyesi Türkiye'nin Dışişleri Bakanı'yım.
Yani, Tel Aviv ve Ramallah'a böylece İstanbul Ruhu'nu taşımış olacağız."
Kanlı topraklara dileriz ki barış umudu getirsin.
Bu girişimin şansı var mı?
Kimilerine göre "Böyle bir misyonda sonuç almak için Cem'in bir elinde şeker, öbür elinde sopa olmalıydı.
Oysa... ikisi de yok."
Yani Cem'in ne Şaron ve Arafat'a sağlayabileceği menfaat... ne gerekirse ceza ve zorlama gücü var.
Nasıl sonuç alabilir?
İlla sonuç alacak diye bir iddia olamaz. Ama girişim bir kez daha Türkiye'nin aktif tarafsızlığının yanı sıra, iki uygarlık arasında barış kültürü ve diyalogla çözüm ağırlığını vurgulamakta.
Ayrıca...
Cem "kişisel" bir "gösteri" yapmıyor.
İlk adımdan başlayarak bir toplu irade oluşturmakta.
Şöyle ki:
1- Geride kalan haftanın ortalarında Yunanistan Başbakanı Papandreu, Cem'e "İkimiz bir şeyler yapalım" diyor. Onun düşüncesi birlikte, Şaron'a ve Arafat'a birer mektup yazmak... Ortak çağrı bildirisi yayımlamak... vs.
Cem, "birlikte Tel Aviv'e ve Ramallah'a gitmek" fikrini açıyor. Sonra bunu geliştiriyorlar. Papandreu, AB yönetimiyle konuşuyor. Cem de ABD Dışişleri Bakanı Powell, Mısır Dışişleri Bakanı Ahmed Mahir ve İslam Konferansı dönem Başkanı Katar Dışişleri Bakanı Şeyh Hamad bin El Tani ile nabız yokluyor. İsrail Dışişleri Bakanı Şimon Perez'e bu "ortak irade" adına ve "İstanbul Ruhu platformunda" başvuruyor.
2- Peki ne önerecek?
Cem, "Barak'ın son zamanlarında barış umudunun oluşumu için katkısı olan" diyalog sürecine işaret ediyor. "Bu bağlamda öncelikle pek çok kez bir araya geldiğim Yasser Arafat ile görüşmek istiyorum" diyor.
Bunun ötesinde gezi bir vitrin çizimi de sanılmasın.
Cem, kolektif akıl ve ortak eylem, onun deyimiyle "conserted action" planlıyor. Şöyle dedi:
"Papandreu, AB ülkelerinin görüşlerini alacak. Ben de AB ülkelerinden gerekli gördüğüm bazı kişilerin görüşlerini, önerilerni alacağım. İslam Konferansı üyeleriyle konuşacağım. İsrail ve Filistin görüşleri, ABD yaklaşımı, diğer bazı büyük devletlerin değerlendirmeleri ile birlikte hepsi yoğrulacak. Tel Aviv'de ve Ramallah'ta yapacağımız konuşmaların zemini oluşacak."
Görülüyor ki Cem kişisel gösteri peşinde değil.
Fakat...
Elbette, İstanbul'daki 'Uygarlıklar Buluşması'ndan sonra bu öncü misyon hem onun kariyerini vurgulayacak... Hem Türkiye ağırlığının altı çizilecek.
Ama barışa ve insanlığa hizmet hepsinin üstünde.
Cem'in nota derleyişi ile oluşacak "barış ayini"nin Filistin'de ve İsrail'de yaşamlarını yitirenlerin yakınlarına ve uluslarına, yaralanan insanların acılarına insanlık hizmeti sunabilmesini diliyoruz.